3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinin 4.fıkrası 4342 sayılı mera kanunu ile değiştirilerek meraların imar planı içerisinde kalsalar dahi mera niteliklerini kaybetmeyecekleri kuralı benimsenmişse de kesin hükum niteliği kazanan hakem kararıyla mera olmadığı sabit olan tasınmazın artık mer’a olduğunu iddia ve ıspat etmeye yasal olanak yoktur.
Devaçı tarafından, davalı aleyhine açılan davada, nahkemece verilen karar süresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği gorüşülüp düşünüldü: K: Davacı Belediye vekili, dava konusu taşınmazın çekişmesiz ve aralıksız kazandırıcı zaman aşımı süresi icerisinde Belediyenin zilyetliği altında bulunduğunu ileri sürerek iptal ve tescil istemiştir.
Davalı Hazine vekili ise taşınmazın aslının mer’a olduğunu; davanın yersiz bulunduğunu savunarak reddini istemiştir.
Taraflar arasında gorülen 1977/131-164 sayılı hakem dosyasında , dava konusu taşınmazın ham toprak niteliğinde yerleşim alanı olarak kabul edildiği ve mülkiyetinin Belediyeye aidiyetinin tesbitine karar verildigi anlasılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, hakem kararlarının da H.U.M.K: 237. maddesi uyarınca maddi anlamda kesın hükum oluşturacağı ve tarafları bağlayacağı kuşkusuzdur.
Her ne kadar 3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesinin 4.fıkrası 4342 sayılı mer’a kanunu ile değiştirilerek meraların imar planı icerisinde kalsalar dahi mer’a niteliklerini kaybetmeyecekleri kuralı benimsenmişse de kesin hükum niteliği kazanan hakem kararıyla mer’a olmadığı sabit olan tasınmazın artık mer’a olduğunu iddia ve ıspat etmeye yasal olanak yoktur. Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, anılan hakem kararı gözardı edilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K: 428 maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.1.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.