Davalı, uyuşmazlık konusu taşınmazın mülkiyetini, Encümen kararına dayalı idari işlem ile kazanmıştır. Söz konusu idari işlem geçerliliğini koruduğu sürece Hazinenin, davalı aleyhine bir tapu iptal ve tescil davası açma olanağı bulunmamaktadır.
DAVA: Davacı hazine, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinde tarla niteliği ile tespit gördüğünü, daha sonra imar uygulamasına tabi tutularak değişik parsellere ayrıldığını, çekişme konusu taşınmazında davalı adına oluştuğunu, ancak taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, çalılık olduğunu, davalı lehine zilyetlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, özel mülkiyete konu olamayacağından, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor okundu,dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: K: Dava, zilyedlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle hazine lehine tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillere göre, çekişme konusu taşınmazın öncesinde kadastroca hazine adına tespit ve tescil edilmişken, taşınmazın bulunduğu yerde 3194 Sayılı İmar Yasasının 18. maddesi ve 2981 Sayılı Yasanın 10/C maddesi hükmünce yapılan imar uygulaması ile davalı adına sicil oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Davalı adına oluşan sicilin dayanağının Encümen kararına dayalı idari işlem olduğu sabittir ve anılan işlem halen geçerliliğini korumaktadır. Belirtilen idari tasarruf ayakta olduğu ve geçerliliğini koruduğu sürece eldeki davanın dinlenme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedendlerle BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine 11.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.