Parselasyona karşı açılan iptal davasının kabul edilmiş, böylece imar parselleri hukuki dayanaktan yoksun hale gelmiştir. Bu durumda, yapılacak is, kadastral parsele dönülmek suretiyle davacı hakkının kendisine teslim edilmesinden ibarettir. Uygulama olanaksızlığının mahkeme kararının uygulamasına engel teşkil etmeyeceği de açıktır. Fiili durumda ortaya çıkan güçlükler ve infaza ilişkin sorunlar, kesinleşen yargı kararları uyarınca ilgili idarece yeniden yapılacak imar düzenlemeleri ile olanaklı hale geleceği düşünülmelidir.
Taraflar arasında görülen davada; davacı, paydaşı bulunduğu 1 parsel sayılı taşınmazda davalı belediye tarafından yapılan imar uygulamasına ilişkin idari işlemin idari yargı yerinde iptal edildiğini, kadastral parselde payına karşılık kullandığı bölümün şuyulandırma sonucu 14 nolu imar parseli olarak diğer davalı Necdet’in bayii adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu iptali ve şuyulandırma öncesi mülkiyet durumuna dönülmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı belediye, davada sıfatı bulunmadığını, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davalı Necdet ,kadastral parselde fiili kullanma biçiminin oluşmadığını bu nedenle davacı payına düşen bölümün belirlenemeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya imar uygulaması ile tahsis edilen taşınmazların halen adına kayıtlı bulunduğu, tescili gereken başka pay olmadığı, davalı belediyeye husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hakimi raporu okundu,düşüncesi alındı.Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: K: Dava, yapılan imar uygulamasının iptali nedeniyle imar parselinin kadastral duruma donüştürulmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmistir.
Dosya icerigi ve toplanan delıllere göre davalı Belediye yönünden davanın husumet nedeniyle reddinde bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. ReddinE:
Ne var ki, davacının imar uygulamasına tabi tutulan 1 nolu kadastral parselde paydaş bulunduğu, imar uygulaması sonucunda 5, 8 ve 9 nolu imar parsellerinde paydaş kılındığı, idari yargı yerinde acmış olduğu idari işlemin iptali davasının kabul edildiği, böylece imar parsellerinin hukuki dayanaktan yoksun hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, yapılacak is,kadastral parsele donulmek suretiyle davacı hakkının kendisine teslim edilmesinden ibarettir.Uygulama olanaksızlıgının mahkeme kararının (idarı yargı) uygulamasına engel teşkil etmeyeceği de açıktır.Fiili durumda ortaya çıkan güçlükler ve infaza ilişkin sorunlar,kesinleşen yargı kararları uyarınca ilgili idarece yeniden yapılacak imar düzenlemeleri ile olanaklı hale geleceği düşünülmelidir.
Hal böyle olunca,davacının kadastral parselinin ihyası suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K: ‘nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,27.1.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.