3621 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmü gereği kıyı kenar çizgisi üzerinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yapılaşma olanağı olmayan mahal özelliğini taşıyan dava konusu taşınmazdan yararlanılabilmesi için; 2634 sayılı turizmi teşvik yasası hükümlerinde açıklanan koşulların yerine getirilmesi gereklidir.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kıyı kenar çizgisi üzerinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan 123 parsel sayılı taşınmazın 630 m2. nin 3621 sayılı Yasa ve uygulama yönetmeliğince 10 yıllığına Çınarcık Belediye Başkanlığına sözleşme ile devredildiğini, belediyenin ise anılan taşınmazı alt kira sözleşmesi ile davalıya devrettiğini, davalının mevcut tesisi yıkıp yerine sözleşme ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak sabit, betonarme inşaat yapmak suretiyle taşınmaza elattığını ileri sürerek; elatmanın önlenilmesi ile inşaatın yıkımına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazı belediyeden tamirat ve tadilat hakkı tanıyan sözleşme ile kiraladığını, harap halde olan tesisi belediyeden onay alarak tadilata başladığını, inşaatın sökülüp takılabilen şekilde yapıldığını, 1971 yılından beri var olan belediyenin müktesep hakkı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının sözleşme gereğince tasarruf hakkı bulunduğu taşınmazda taşınabilir ve sökülebilir nitelikte sabit olmayan gazino yaptığı, yapının kıyı kanunu ve uygulama yönetmeliğine aykırı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu yerin 1957 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında “sığır eğreği yeri” vasfı ile sınırlandırmaya tabi tutulduğu ve tescil harici bırakıldığı, bu yerin 3621 sayılı Kıyı Kanunu hükümlerine göre kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kaldığı, bu haliyle kamunun ortak kullanımına açık ve özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden bulunduğu anlaşılmaktadır.
Çekişmeli bu yerde, davalı tarafından işletilen gazino nitelikli muhtesat bulunduğu, bu yerin hazine tarafından tarihsiz protokol ile gazino olarak işletilmek amacıyla belediyeye tahsis edildiği, davalının da belediye ile arasında yapılan 18.11.2002 tarihli kira sözleşmesi ile bu yerde faaliyet gösterdiği görülmektedir.
Taşınmazın yukarıda belirtilen nitelikleri itibariyle devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ve kamu yararına mahsus bulunduğu kuşkusuzdur. Taşınmazın belirtilen vasfı itibariyle 3621 sayılı Yasanın 6. maddesi hükmü gereği yapılaşma olanağı bulunmayan mahal olduğu açıktır. Bu yerden yararlanılabilmesi için 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası hükümlerinde açıklanan koşulların yerine getirilmesi gereklidir. Özellikle yararlanmanın anılan yasanın 6. maddesinde belirtildiği üzere temelde, tesislerin kamu yararının korunmasına ve kamu yararına kullanılmasına katkıda bulunacak nitelik taşıması, işleticinin de aynı yasanın 3. maddesindeki işletme ve yatırım belgelerine sahip olması ve yine aynı yasanın 8. maddesindeki tahsis ve işletme şartlarının yerine getirilmesi ile mümkündür.
Oysa, davalı işleticinin değinilen yasa hükümlerine uygun olarak bu yerde işletme faaliyetini sürdürdüğü savunulmadığı gibi, yukarıda açıklanan yasal koşulları haiz olmadığı da açıktır.
Sonuç: Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK: nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.