Gerek kıyılara ilişkin Anayasal düzenlemeler, gerekse 3621 Sayılı Kıyı Kanunu hükümleri dikkate alındığında kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı açıktır. Belirtilen nitelikteki yerlerde tapu kayıtlarının oluşması olanaksızdır. Her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak yoktur.
Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı belediye adına kayıtlı 5 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı-kenar çizgisi kapsamında kaldığını, özel mülke konu olamayacağını ileri sürerek, çekişme konusu 157 ada 5 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulan bölümleri ile imar uygulamasına girmeyen kısımların tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın bir bölümünün imar uygulamasına tabi tutulduğunu, idari yargı yerinin görevli olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile çekişmeli taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulmayan bölüm yönünden kıyı-kenar çizgisi kapsamında kalan kısmın tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmakla, imar uygulamasına tabi tutulan bölüm yönünden İdare Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile çekişmeli taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulmayan bölüm yönünden tapunun iptali ile tescil harici bırakılmasına, imar uygulaması kapsamında kalan kısmın ise idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilinin düzeltilemeyeceği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Gerek kıyılara ilişkin Anayasal düzenlemeler, gerekse 3621 Sayılı Kıyı Kanunu hükümleri dikkate alındığında kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı açıktır. Belirtilen nitelikteki yerlerde tapu kayıtlarının oluşması olanaksızdır. Her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak yoktur.
Sicilin dayanağının idari kararla oluşması da bu sonucu değiştirmez. Bu yoldaki idari kararlarda iptali gereken değil yok hükmündeki tasarruflardandır. Anılan tasarruflarda eldeki davanın dinlenmesinde bu bakımdan engel teşkil etmez. Öte yandan anılan çekişmeler yönünden davanın görülme yeri de adli yargı yeridir.
Hal böyle olunca; imar uygulaması kapsamında kalan bölüm yönünden de işin esasına girilerek gerekli inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere görev yönünden reddedilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacı hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA 25.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.