1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2005/5762 K: 2005/6144 T: 16.05.2005


Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz.

Davacı, kayden maliki olduğu 6648 ada 7 parsel sayılı taşınmaza davalının yapılaşmak suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir. Yargılama aşamasında yıkım isteğini müracaata bırakmıştır.

Davalı, binasının belediyece yapılan imar uygulaması sonucu davacıya ait taşınmaz içerisinde kaldığını, bu nedenle açtığı temliken tescil davasının derdest olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, el atmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulüne, yıkım talebi bakımından müracaata bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, el atmanın önlenmesine, yıkım isteği müracaata bırakıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K: nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten alkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parca (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.

Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.

2981 sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.

Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cuz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli icerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bır durum soz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İste bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.

Yukarıda açıklandığı üzere, imar uygulaması ile taşkın hale gelen yapının bedeli ilgili imar parseli sahibince yapı malikine ödenmediği sürece yapı sahibinin bu yeri kullanmasına engel olunmasına olanak yoktur.

Olayımızda, yıkım isteği müracaata bırakıldığına göre davalı yapı sahibi de yapısında oturmaya devam edebilecektir. Bu halde el atmanın önlenmesine karar verilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü H.U.M.K: ‘Nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.