Parselasyon gibi uygulamalarla oluşan kayıtlarının iptali isteğiyle açılan davalar, kayıtların oluşumuna esas alınan, diğer bir söyleyişle tapu kaydının illeti ve sebebi sayılan idari kararın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağından, idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilindeki gerekli düzeltmenin yapılabilmesi mümkün değildir.
Dava, imar öncesi kadastral parselin ihyası, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 1156 (184) parsel sayılı taşınmazın ihdas suretiyle Hazine adına sicile kayıtlandığı, sonradan çeşitli imar uygulamalarına konu edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, imar uygulamalarının İdari Yargıda iptal edildiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, taşınmazın park-orman alanında bırakılıp sicilden terkin edildiği, ihyasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, yürürlükten kalkmış bulunan 6785 Sayılı İmar Yasası’nın 42., daha sonra yürürlüğe girmiş olan 3194 Sayılı İmar Yasası’nın 18. maddesine göre belediyeler, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların planlarının fen, sağlık ve çevre koşullarına uygun biçimde oluşturulmasını sağlamak amacıyla imar sınırı içerisinde bulunan binalı ve binasız arsa ve arazileri maliklerinin veya diğer hak sahiplerinin olurlarını aramaksızın, hamur kuralını uygulamak suretiyle birbirleriyle, yol fazlası ile kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, bağımsız paylı veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya, resen tapu işlemlerini yapmaya yetkilidir. 2981 Sayılı Yasa’nın 3290 Sayılı Yasa ile değişik 10/C maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerek imar kanunları ile yapılan parselasyon işlemlerinin gerekse imar affı yasalarında öngörülen imar ıslah çalışmalarının bir idari karara dayandığı kuşkusuzdur. İdari karara yönelik davaların inceleme yeri de idari yargıdır.
O halde bu tür uygulamalarla oluşan kayıtlarının iptali isteğiyle açılan davalar, kayıtların oluşumuna esas alınan, diğer bir söyleyişle tapu kaydının illeti ve sebebi sayılan idari kararın değiştirilmesi veya ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağından, idari karar idari yargı yerinde ortadan kaldırılmadıkça genel yargıda tapu sicilindeki gerekli düzeltmenin yapılabilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, ihyası istenen 1156 (184) sayılı kök parseli imar uygulaması ile vasfı değiştirip yeşil alana ayrılmış ve taşınmaz sicil dışı bırakılmış olsa dahi, imar işleminin İdari Yargıda iptal edilmesiyle, işlemin kapsadığı tüm uygulamalar iptal edilmiş sayılacağından, taşınmazın yeşil alanda kalmasının sonuca bir etkisi yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler de gözetilmek suretiyle işin esasının değerlendirilmesi ve bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.