Yasanın 571/1 maddesinde ”Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.” hükmü yer almakta olup, yasa maddesindeki süreler hak düşürücü süre niteliğindedir, bu niteliği uyarınca da taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından resen gözetilmesi gerekmektedir.
Yanlar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, mirasbırakan tarafından yapılan temlikin bağış şeklinde olduğu ve bu temlikle davacıların saklı paylarının zedelendiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıların, mirasbırakan Y… Ş…’in ilk eşinden olma çocukları, davalının ise ikinci eşi olduğu, 2407 parsel sayılı taşınmazın 03.03.1992 tarihinde bağış suretiyle davalıya temlik edildiği, murisin 13.11.2003 tarihinde öldüğü, eldeki davanın ise 11.01.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. (4722 S.K. 17.md.) Miras bırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümleri, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
Somut olayda, mirasbırakanın ölüm tarihinin 01.01.2002 tarihinden sonra olması nedeniyle uyuşmazlığın çözümünde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Anılan Yasanın 571/1 maddesinde ”Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.” hükmü yer almakta olup, yasa maddesindeki süreler hak düşürücü süre niteliğindedir, bu niteliği uyarınca da taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından resen gözetilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, eldeki davanın öncelikle bu yasal düzenleme çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, davanın temlikten 19 yıl sonra, mirasbırakanın ölümü tarihinden ise 8 sene sonra açıldığı, davalının bu süre zarfında anılan taşınmazı kullanmaya devam ettiği, davacıların yargılamanın hiçbir aşamasında hibe niteliğindeki temliki geç öğrendiklerini ileri sürmedikleri, nitekim zamanaşımı itirazına karşı verdikleri 28.02.2011 tarihli cevap dilekçesinde temliki geç öğrendiklerini ileri sürmeyip, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığını beyan ettikleri görülmektedir.
O halde, davanın Türk Medeni Kanununun 571. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gözetilerek, hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken yazılı üzere davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.