İmar şüyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Dava, imar uygulamasının iptali nedeniyle kök parselin ihyası ile hazine adına tescili, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, Seyhan Belediyesi hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer davalılar ile dahili davalı yönünden eski hale ihya isteğinin kabulüne dair verilen kararın davacı vekili, davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili ile dahili davalı Çukurova Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairece; “Davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin 26.12.2011 tarihli dilekçe ile temyiz isteğinden vazgeçtiği gerekçesi ile anılan davalı vekilinin 15.12.2011 tarihli temyiz dilekçesinin reddine, diğer temyiz itirazları yönünden ise kararda bir isabetsizlik bulunmadığından hükmün onanmasına” karar verilmiş, karara karşı davacı vekili, davalı Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili ile dahili davalı Çukurova Belediye Başkanlığı vekilince karar düzeltme isteğinde bulunulmuş, davacı vekilinin 22.10.2012 tarihli dilekçesi ile tashihi karar isteğinden vazgeçmesi üzerine de mahkemece verilen 23.10.2012 tarihli ek karar ile davacı vekilinin tashihi karar talebinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın tescil harici alandan ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 38 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bilahare Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından aynı alanda yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dahil edildiği görülmektedir.
Davacı Hazine vekili, çekişmeli taşınmazın sicil kayıtlarının dayanaksız hale geldiğini ileri sürerek, imar öncesi duruma dönülmesi ve ihdasen oluşan parselin yeniden Hazine adına tescili, mümkün olmaz ise tazminat istekli eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, Seyhan Belediyesi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, diğer belediyeler hakkında açılan davanın husumet yokluğundan reddine, sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek kayıtların dayanıksız hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü gerekçesi ile eski hale ihya isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği) bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ile geçerli bir hukuki sebebin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
Hemen belirtmek gerekir ki; imar şüyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Daire kararının düzeltilmesini isteyen davacı Hazine vekilinin 22.10.2012 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme isteğinden vazgeçtiği anlaşıldığına göre davacı vekilinin 09.10.2012 havale tarihli karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE.
Diğer karar düzeltme isteklerine gelince; Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın tescil harici alandan ihdasen Hazine adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesince başka bir çok parselle birlikte 38 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bilahare Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından aynı alanda yapılan imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dahil edildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, 3194 sayılı İmar Yasası düzenlemeleri kamu düzenine ilişkin bulunduğundan kazanılmış hak olgusundan bahsedilemeyeceği de tartışmasızdır.
Somut olaya gelince, Seyhan Belediyesince yapılan 38 nolu imar düzenlemesinin çekişme konusu alanla ilgili olarak halen geçerliliğini koruduğu uygulama neticesinde alınan bilirkişi raporu, encümen kararları, idare mahkemesinin Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yapılan imar düzenlemesinin iptaline ilişkin kesinleşmiş ilamları ve aynı nitelikteki emsal dosyalardan anlaşılmaktadır.
O halde, anılan 38 nolu imar düzenlemesi ile ilgili idari yargıda dava açılarak işlem iptal ettirilmedikçe eldeki davanın dinlenme olanağından söz edilemez.
Hal böyle olunca; mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de; taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan hüküm altına alınması gerekli karar ilam harcı ile avukatlık ücretinin maktu olması gerekirken nispi olarak tayin edilmiş olması da isabetsizdir.