1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2015/1635 K: 2015/3655


Muris yaşadığı yerin zenginlerinden olup, satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş fark olduğu, davalıların savunması ve tanık beyanları ile taşınmazların temliklerinin bedelsiz olduğu, murisin tüm mirasçıları arasında hak dengesini gözetir, kabul edilebilir bir paylaştırma yapma iradesi ile hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği açıktır.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen vasiyetnamenin iptali, tapu iptali ve tescil veya tazminat veya tenkis davası sonunda, yerel mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, birleşen 2007/448 esas sayılı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davanın davacıları ve davalılar Aysun ve Ümmügülsüm tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 03.02.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat K.. B..ile temyiz edilen davalı F.. U.. Petrol Turizm Tekstil Gıda Nak. San. ve Tic. A.Ş. vekili Avukat N.. T.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı Ü.. U.. vekili Avukat, davalı A.. A.., temyiz edilen davalı A.. T.., davalı E.. B.., davalılar K.. A.. vd. vekili Avukat gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Asıl dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu ve trafik kayıtlarının iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel, bu da olmadığı taktirde tenkis isteklerine, birleştirilen davalar aynı nedenlerle vasiyetnamenin iptali, tapu kayıtlarının iptali ve tescil, olmadığı taktirde bedel, mahrum kalınan kâr bedelinin tahsili, olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkin olup, mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne, birleşen 2007/448 esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.

Asıl davada davacılar A.. C.., Pınar Yıldırım, mirasbırakan Kamil Arıkan’ın 23.02.2006 tarihinde davalılar Ümmügülsüm, Sevinç ve Aysun lehine belirli mal vasiyetinde bulunduğunu, anılan vasiyetnamenin Fethiye 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/877 Esas sayılı dosyası ile açıldığını, murisin bu vasiyeti ile 12.05.1999 tarihinde yapılan ilk vasiyetini değiştirdiğini, murisin ikinci vasiyetnameyi tanzim ettiği tarihte 88 yaşında olup, fiil ehliyetini haiz bulunmadığını, 10 yıldır davalı Ümmügülsüm’ün bakım ve gözetimi altında olan murisin onun etki ve telkinleri ile vasiyetnameyi düzenlediğini, yine murisin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 495, 496, 471, 321, 330, 600, 8 parsel sayılı taşınmazlar ile 48 F.., 48 FF.. ve 48 FF.. plaka sayılı araçlarını satış ve bağış suretiyle davalılara temlik ettiğini, davalıların da aralarında muvazaalı devirler yaptıklarını, murisin satış ihtiyacı olmadığını, saklı payın ihlal edildiğini, davalıların muvazaayı bilen kişiler olup, alım güçlerinin bulunmadığını ileri sürerek ehliyetsizlik nedeniyle vasiyetnamenin iptaline, olmadığı taktirde tenkisine, muris muvazaası nedeniyle tapu ve araç kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde bedellerinin tahsiline, bu da olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında 48 FF.. plaka sayılı araç yönünden davadan feragat etmişlerdir.

Birleştirilen 2007/399 Esas sayılı davada davacı S.. A..; asıl davadaki iddialar gibi muris Kamil Arıkan’ın 23.02.2006 tarihinde tanzim ettiği vasiyetnamenin ehliyetsizlik nedeniyle iptaline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen 2007/448 Esas sayılı davada davacı Ü.. U.., mirasbırakan K.. A..’ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 194 ada 13 parsel sayılı taşınmazı oğlu M.. A..’a satış suretiyle temlik ettiğini, saklı payının ihlal edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile terekeye döndürülmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleştirilen 2007/543 Esas sayılı davada davacılar K.. A.. ile A.. Ü.., mirasbırakan K.. A..’ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 321, 495, 496, 194 ada 13, 471 parsel sayılı taşınmazları satış ve hibe ile davalılara temlik ettiğini, yine murisin 23.02.2006 tarihli vasiyetnameyi tanzim ederek kendilerini miras hakkından yoksun bıraktığını, vasiyetnamenin kızı Ü..’ün baskı ve telkinleri ile düzenlendiğini, iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürerek muris muvazaası nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı taktirde bedellerinin faizi ile birlikte tahsiline, vasiyetname ile davalılara yapılan kazandırmaların iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, tüm gayrimenkul, menkul ve ticari işletmelerin gelir ve iratlarının tasarruf tarihinden dava tarihine kadar faiziyle tahsiline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı Ümmügülsüm, vasiyetnamenin resmi şekle uygun olarak tanzim edildiğini, o tarihte murisin fiil ehliyetini haiz olduğunun doktor raporu ile belirlendiğini, saklı payın ihlal edilmediğini, murisin oğullarına da devirler yaptığını, kendisine devredilen G..’ ndaki akaryakıt istasyonunun değerinin düşük olduğunu, eşi Adnan tarafından murise ait işletmelerin borcu ödendiği için devrin yapıldığını, tarafından da taşınmazı kârlı bir işletme hâline getiren davalı U.. A.Ş.’ye devredildiğini, 471 sayılı parseldeki payın ise tapu kaydındaki yanlış yazılımı düzeltmek için annesinin isteğiyle muristen kendisine temlik edildiğini, diğer 321 ve 330 sayılı parsellerin ise murisin satış ihtiyacı nedeniyle devirlerinin yapıldığını, mal kaçırma amacının bulunmadığını, murisin diğer çocukları lehine yaptığı kazandırmalarla eşitlenmesine çalıştığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı Aysun, davacı S.. A..’ın vasiyetnamenin iptali için açtığı davayı kabul ettiğini, 23.02.2006 tarihli vasiyetnamenin tanzimi tarihinde murisin fiil ehliyetini haiz olmadığını, diğer mirasçı davalılar lehine yapılan temliklerin ise mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olup iptalinin gerektiğini beyan etmiştir.

Davalı U.. Turizm San. Tic. A.Ş.; dava konusu taşınmazı ticari gelenekler doğrultusunda satın aldıklarını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalılar Sevinç ve Kamil Hakkı; murisin 23.02.2006 tarihli vasiyetnameyi tanzimi tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığını, murisin bir kısım taşınmaz temliklerini kızı Ümmügülsüm’ün baskı ve telkinleri ile mal kaçırmak için yaptığını, murisin ölümünden önceki 1 yıl içinde yapılan hibenin yasa gereği terekeye döndürülmesi gerektiğini, 495 ve 496 sayılı parsellerin devirlerinin murisin isteği ile bedelsiz yapıldığını, davalı Kamil Hakkı’nın muvazaanın tarafı olmadığını, davalı Sevinç’e yapılan taşınmazların ve araçların devrinin ise muvazaalı olmadığını, bedellerinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Davalılar, Esat ve Ayşe ise yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.

Mahkemece, murisin 23.02.2006 tarihli vasiyetnameyi tanzim ettiği tarihte ve çekişme konusu 330, 321 ile 471 sayılı parsellerin devri tarihlerinde fiil ehliyetini haiz olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlendiği, vasiyetin ve anılan taşınmaz devirlerinin bu nedenle iptali gerektiği, 48 FF 236 plaka sayılı araç bakımından davadan feragat edildiği, diğer araçların devri ile 495, 496, 600, 8 ve 194 ada 13 parsellerin temliki bakımından muvazaa iddiasının ispatlanamadığı, salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı sayılamayacağı, murisin ilk vasiyetnamesinden rücu ettiği tarihte de ehliyetsiz olup vasiyetten rücunun iptaline yönelik bir talep bulunmadığı, tanık beyanlarına göre murisin Ş.. Adasındaki taşınmazla ilgili tasarrufunun mirasçılar arasında denkleştirme amaçlı yapıldığı, M..D.. mevkii ve akaryakıt istasyonuna ilişkin temliklerin ise bedelli ve gerçek satış olduğu gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne, birleştirilen 2007/448 esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakan K.. A..’ın 23.02.2006 tarihli vasiyetten rücu tutanağı ile 12.05.1999 tarihli, 9758 numaralı vasiyetnamesinden rücu ettiği, aynı gün bir sonraki yevmiyeli işlemle yeni vasiyetname tanzim ettiği, anılan 23.02.2006 tarihli vasiyetnamenin Fethiye 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.04.2007 tarih, 2006/837 Esas, 2007/306 Karar sayılı kararı ile okunup, açılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan; İstanbul Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 29.01.2010 tarihli raporu ile muris K.. A..’ın “Alzheimer Tipi Demans” nedeniyle akli arızaya musap olduğu,

12.05.1999 tarihli vasiyetnameden rücu tutanağının düzenlendiği ve yeni bir vasiyetname tanzim ettiği 23.02.2006 tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığının tespit edildiği görülmektedir.

Diğer taraftan; mirasbırakanın çekişme konusu 495 ve 496 parsel sayılı taşınmazları 22.11.1994 tarihli akitle torunu Kamil Hakkı’ya, onunda 496 sayılı parseli 22.01.1998 tarihli akitle, 495, sayılı parseli ise 06.02.1998 tarihli akitle murisin kızı Ümmügülsüm’e, Ümmügülsümün de 19.10.2001 tarihli akitle U.. Koll. Şti:’ye; 496 parselin 26.07.2000 tarihli akitle davalı U.. Koll. Şti:’ye, şirketin de 19.10.2001 tarihli akitle davalı Ümmügülsüm’e yeniden temlik ettikleri, taşınmazın ondan 12.10.2004 tarihli akitle A..O.. U..’a, ondan da 15.01.2007 tarihli akitle akrabası davalı Aysel’e satış suretiyle aktarıldığı dava konusu 471 sayılı parseli murisin 12.05.2006 tarihli akitle kızı Ümmügülsüm’e hibe suretiyle yine murisin 321 ve 330 parselleri 11.03.2005 tarihli akitle kızı Ümmügülsüm’e, devrettiği, onun da 15.01.2007 tarihli akitle tanıdıkları davalı Esat’a satış suretiyle aktardığı, ayrıca, çekişme konusu 600 sayılı parsel ile 8 sayılı parselin 245/4100 payını murisin 22.11.1994 tarihli akitle davalı Ümmügülsüm’e, onunda 01.06 1998 tarihli akitle gelini davalı Sevinç’e satış suretiyle temlik ettikleri; çekişme konusu 194 ada 13 sayılı parselin ise muristen 09.12.1993 tarihli akitle intifa hakkı üzerinde tutulup kuru mülkiyeti oğlu bir kısım davalılar mirasbırakanı M.. A..’a satış suretiyle temlik edildiği, dava konusu araçların devrine ilişkin kayıtların ve imar uygulaması gören 600 ile 8 parsellerin de, son durumlarını ve mülkiyet bilgilerini gösterir çap (tapu) kayıtlarının ise dosya içinde bulunmadığı 194 ada 13 sayılı parselin bir kısım davalılar murisi M.. A..’a devredildiği gün murisin banka hesabına anılan parselin satış bedeli olarak 25.000.000 TL bedelin yatırıldığı, diğer taraftan, 13.12.1998 tarihinde muris ile oğlu Mehmet Arıkan arasında 499 parsel sayılı taşınmazda kurulu akaryakıt istasyonunun işletilmesi bakımından ortaklık sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşmenin de 09.12.1993 tarihinde feshedildiği ve muris ile oğlu Mehmet’in birbirlerini ibra ettikleri görülmektedir.

Yukarıda açıklanan olgular ile, mirasbırakan K.. A..’ın 23.02.2006 tarihli vasiyetnameyi tanzim ettiği tarihte fiil ehliyetini haiz olmadığının Adli Tıp Kurumu Raporu ile belirlenerek ve 471 sayılı parseli temlik ettiği tarihte de fiil ehliyetinin bulunmadığının kabulü ile asıl davanın ve birleşen Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/543 esas sayılı dosyasındaki davanın vasiyetnamenin iptali ve 471 sayılı parselin iptal ve tescil istekleri bakımından ve birleşen Fethiye 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/399 esas sayılı dosyasındaki davanın da vasiyetnamenin iptali isteği bakımından kabulüne karar verilmesi, öte yandan, muris Kamil’in oğlu M.. A..’a çekişme konusu 194 ada 13 parsel sayılı taşınmazı temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, anılan 194 ada 13 parselin devrinin bedeli karşılığı yapıldığı belirlenerek birleşen Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/448 esas sayılı dosyasındaki davanın reddine ve asıl davada davacıların yargılama sırasında 48 FF.. plaka sayılı araca yönelik davalarından feragat ettikleri gözetilerek bu araç bakımından da asıl davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacılar ve davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.

Davacıların ve davalıların öteki temyiz itirazlarına gelince; bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun(TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olayda, muris K.. A..’ın Fethiye’nin zenginlerinden olup, satış ihtiyacının bulunmadığı, satış bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş fark olduğu, davalıların savunması ve tanık beyanları ile taşınmazların temliklerinin bedelsiz olduğu, murisin tüm mirasçıları arasında hak dengesini gözetir, kabul edilebilir bir paylaştırma yapma iradesi ile hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği açıktır.

Öyleyse, yukarıda açıklanan ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde muris K.. A..’ın çekişme konusu 495, 496, 321 ve 330 parsel sayılı taşınmazları davalılara temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, ara maliklerin ve son kayıt maliki davalıların muvazaayı bilen ve bilmesi gereken kişiler konumunda bulundukları sonucuna varılmaktadır.

Bilindiği üzere; 01.04.1974 tarihli, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, bizzat mirasbırakanın üzerinde tapuda kayıtlı olan taşınmazlarını kendisi ya da vekili (temsilcisi) aracılığıyla aslında bağış olduğu halde satış biçiminde temlik etmesi durumunda uygulama olanağı bulacağında kuşku yoktur.

O hâlde, dava konusu 48 F.. ve 48 FF.. plakalı sayılı araçların davalı Sevinç’e devri iddiası bakımından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulması mümkün değildir. Ancak; BK’nın 18. maddesi (TBK’nın 19. maddesi) ile genel muvazaa düzenlenmiş olup, anılan maddede“…..tarafların akitteki gerçek maksatlarını gizlemek için kullandıkları sözlere ve isimlere bakılmayacağı, gerçek ve ortak maksatların aranması gerektiği” düzenlemesine yer verilmiştir.. Sözleşmenin bu biçimde yapıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanma olanağına sahiptir. Özellikle, resmi sicillere bağlı tutulan malların muvazaalı devrinde BK’nın 18. maddesinin (TBK’nın 19. maddesi) uygulanabileceği ve muvazaa iddiasının araştırılacağı yasal ve yargısal uygulama gereğidir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.05.2009 günlü ve 1999/4-286 esas, 1999/293 karar sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.

Hâl böyle olunca; dava konusu 600 ve 8 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması sonucu oluşan çap (tapu) kayıtlarının merciinden getirtilerek son durum mülkiyet bilgileri tespit edildikten sonra çekişmeli 600, 8 (bu parsellerin imar parselleri bakımından tespit edilecek duruma göre) ve 495, 496, 321, 330 parsel sayılı taşınmazlar bakımından temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek asıl ve birleşen Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/543 esas sayılı davalarının iptal ve tescil isteği bakımından kabulüne, öte yandan 48 F.. ve 48 FF.. plaka sayılı araçlar bakımından araç satış sözleşmelerinin temini ile muristen davalı Sevinç’e temlik edilip edilmediği belirlendikten sonra BK’nın 18. maddesi (TBK’nın 19. maddesi) kapsamında değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.

Kabule göre de, davalıların kendilerine temlik edilen taşınmazların değeri ve dava konusu edilen miras payına göre harç ve vekalet ücretinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine tüm taşınmazlar bakımından müteselsilen sorumlu tutulmaları da doğru değildir.

Davacılar Pınar ve Aylin ile davalılar Ümmügülsüm ve Aysun’un bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacılar vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz eden davalılardan alınmasına, 17.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.