1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2017/5532 K: 2018/664 T: 1.2.2018


Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

DAVA: Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne dair olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, davalı ile ortak mirasbırakan babalarının maliki olduğu 119 ada 50 parsel sayılı taşınmazı davalı kızına satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.

Davalı, bankadan temin ettiği kredi ile davaya konu taşınmazı bedelini ödemek suretiyle gerçek bir satışla temlik aldığını, taşınmaza karşılık mirasbırakanın bir kısım borçlarını da ödediğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, muvazaa iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle tapu kaydının iptaliyle miraspayı oranında davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 119 ada 50 parsel sayılı taşınmazın ( 3.741,30 m2, tarla ) mirasbırakan tarafından 30.07.2013 tarihinde 1.000,00 TL bedelle davalıya satış suretiyle temlik edildiği, taşınmazın satış tarihindeki gerçek değerinin 19.005,81 TL olduğunun keşfen saptandığı, 1930 doğumlu mirasbırakanın 17.04.2015 tarihinde öldüğü, geriye mirasçıları olarak davanın tarafları ile dava dışı çocuklarının kaldıkları sabittir.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706., Türk Borçlar Kanunu’nun 237. ( Borçlar Kanunu’nun 213. ) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olaya gelince; durumu yakından bilen davalı tanık beyanlarından davalının mirasbırakan babasına ve annesine 15 yıl boyunca baktığı, bunun ötesinde temlik tarihinde bankadan 15.000,00 TL kredi temin ettiği anlaşılmaktadır.

O halde; açıklanan olgular yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği, mirasbırakana ve eşine davalı tarafından bakılması sebebiyle düşük bedelle satış yapıldığı kabul edilmelidir.

Hâl böyle olunca; davanında reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ: Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan sebeplerle ( 6100 Sayılı Kanun’un geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 Sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 01.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.