1. Anasayfa
  2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2018/537 K: 2018/980 T: 19.2.2018


Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Taraflar arasındaki davadan dolayı … .Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.04.2013 gün ve 2011/360 Esas – 2013/176 Karar sayılı hükmün bozulmasına dair olan 10.02.2014 gün ve 17868-1868 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan …’ın maliki olduğu 547 parsel sayılı taşınmaz ile paydaşı olduğu 392 parsel sayılı taşınmazdaki payını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı davalı gelinine temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.

Davalı, temliklerin ölünceye kadar bakım akdi karşılığında yapıldığını ve edimin yerine getirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, bakım borcunun yerine getirildiği ve muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece “… mirasbırakan maliki olduğu 392 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını ve 547 parsel sayılı taşınmazın tamamını ölünceye kadar bakma akdiyle davalı gelinine devretmiş olup, taraflarca murisin başka mal varlığı bulunduğunun belirtilmemiş olması karşısında, davaya konu edilen taşınmazların mirasbırakanın tüm mal varlığını oluşturduğu görülmektedir. Öyle ise ölünceye kadar bakma akti iki taraflı ivazlı bir akit olduğundan bakım borcunun temini için bununla orantılı ve makul düzeyde bir temlik yapılmış olması gerekir. Ne var ki, davalıya ölünceye kadar bakım akdiyle devredilen taşınmazların murisin tüm mal varlığına oranının makul bir seviyede kaldığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca;davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması doğru değildir … ” gerekçesiyle bozulmuş, davalı tarafından karar düzeltme istenmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın paydaşı olduğu 392 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payı ile maliki olduğu 547 parsel sayılı taşınmazı 23.05.2001 tarihinde davalı gelinine ölünceye kadar bakım akdi karşılığında temlik ettiği, davalının karar düzeltme dilekçesi ile murise ait davaya konu edilmeyen başkaca taşınmazların bulunduğunun belirtildiği, davacılar tarafından 02.03.2011 tarihinde … .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/114 E sayılı dosya ile eldeki dosya davalısının eşi ve murisin oğlu dava dışı … aleyhine muris muvazaası hukusal nedenine dayalı mirasbırakana ait 86,87 ve 423 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili açılan davanın mahkemenin 11.11.2014 tarihli kararı ile kısmen kabulüne karar verilerek kararın derecattan geçerek 25.01.2018 tarihinde kesinleştiği, halen mirasbırakan adına kayıtlı bulunan 117 ada 10 parsel ( eski 552 parsel ) ile aynı ada 11 parsel ( eski 553 parsel ) sayılı taşınmazların bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesinde düzenlendiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Kanun’un öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Somut olaya gelince, mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazlarının da bulunduğu anlaşılması karşısında çekişmeye konu edilen taşınmazların tüm malvarlığı içindeki oranı dolayısı ile makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Hal böyle olunca, mirasbırakana ait tüm taşınmazların araştırılarak, değerlerinin belirlenmesi, ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen çekişmeli taşınmazların değerinin tüm malvarlığı içindeki oranı belirlenerek temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının yukarda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, bu arada davacıya ve diğer mirasçılara kazandırma yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa değerlerinin saptanması, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Anılan hususlar davalının karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan inceleme ile saptandığından, karar düzeltme isteğinin (6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesine uyarınca kabulüyle, Daire’nin 10.02.2014 tarih, 2013/17868 Esas, 2014/1868 K sayılı kararının ortadan kaldırılmasına, yerel mahkemenin 25.04.2013 tarih, 2011/360 E 2013/176 K. sayılı kararının açıklanan sebeplerle (6100 Sayılı Kanun’un geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, 19.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.