Dava, davacı ile davalılar arasında yapılan noter satış vaadi sözleşmesine göre satışı vaad edilen taşınmazlara kamulaştırmasız el konulması nedeniyle bedele dönüşen taşınmazın ikame değerinin tahsili istemine ilişkin olup, davalılar tarafından açılan karşı dava ile noter satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece taraflar arasında yapılan şahsi hak doğuran nitelikteki satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu ve davalı vaad borçlusu tarafların davacı adına tescili sağlanamayan dava konusu taşınmazın devir ve temlik yükümü yerine, vaad alacaklısı tarafa tazminat ödeme yükümlülüğü bulunduğu gözetilerek bu yönde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı-karşı davalı vekili geldi. Davalı-karşı davacı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı, davalılar ile yapılan satış vaadi sözleşmesi ile kendisine satışı vaat edilen taşınmazlar hakkında, davalılar tarafından dava dışı idareye karşı açılan kamulaştırmasız elatma davası sonucu 289.806 TL tazminata hükmedilerek bu kararın kesinleştiğini, satış vaadi sözleşmesindeki taşınmazın ikame değeri olan bu bedelin kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; satış vaadine konu taşınmazların değeri olan 289.806,67 TL bedelin yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, satış vaadi sözleşmesinde kendileri adına vekaleten hareket eden kişileri tanımadıklarını, vekaletnamelerin sahtecilik ürünü olduğunu, bu sözleşme nedeniyle kendilerine ödenmiş bir bedel olmadığını, kaldı ki bu sözleşmenin kamulaştırma yasasının 31. maddesine aykırı olmakla geçersiz olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Davalılar açtıkları karşı dava ile, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
Mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile, 59.332 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline ve Karşı davanın kabulü ile, satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava, davacı ile davalılar arasında yapılan noter satış vaadi sözleşmesine göre satışı vaad edilen taşınmazlara kamulaştırmasız el konulması nedeniyle bedele dönüşen taşınmazın ikame değerinin tahsili istemine ilişkin olup, davalılar tarafından açılan karşı dava ile noter satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya kapsamı itibariyle davalılar tarafından davacıya satışı vaat edilen taşınmazların, dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğünce 1983-84 yıllarından itibaren fiili olarak el konulmak suretiyle idarenin kullanımında bulunduğu, davalılar tarafından ilgili idare aleyhine Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/304 esas sayılı dosyasına konu kamulaştırmasız el atma davası açıldığı, bu davada yapılan yargılama sonucu mahkemece taşınmazların değeri olan 289.806 TL’nin ilgili idareden tahsili ile taşınmazların idare adına tesciline karar verildiği, söz konusu kararı ilgili dosya davalısının temyizi üzerine hükmün onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanununun 22.maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak doğuran sözleşmelerdendir.
Kişisel borç doğuran bir sözleşme olması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması için vaad borçlusunun satış vaadinin yapıldığı tarihte tapuda kayıtlı taşınmazın maliki olması gerekmez. Bir başka deyimle, borç doğuran bir sözleşmenin geçerliliği, hiç bir zaman satıcının satış tarihinde veya daha sonra o şeye malik olması şartına bağlı değildir. Vaatte bulunanın, satış vaadinin konusunu oluşturan taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin varlığını aramak da gerekmez(Karahasan, Mustafa Reşit, Türk Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C.4, s.308). Resmi şekilde düzenlenmesi gereken ve tam iki tarafa borç yükleyen satış vaadi sözleşmelerinde, edimini yerine getiren taraf, karşı tarafın da edimini yerine getirmesini isteyebilir.
Eldeki davaya konu uyuşmazlıkta olduğu üzere, geçerli biçimde kurulan satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın tapu kaydının, açılan kamulaştırmasız elatması davası sonucu idare lehine tescil edilmiş olması durumunda bu sözleşmeden doğan taraflara ait yükümlülüklerin devam edeceğinin kabulü gerekir. Bu taşınmazın tapu kaydının üçüncü kişiye devri nedeniyle doğan ifa imkansızlığı durumunda, taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusu olan tarafın, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaad alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olacaktır.
Bu itibarla, mahkemece taraflar arasında yapılan şahsi hak doğuran nitelikteki satış vaadi sözleşmesinin geçerli olduğu ve davalı vaad borçlusu tarafların davacı adına tescili sağlanamayan dava konusu taşınmazın devir ve temlik yükümü yerine, vaad alacaklısı tarafa tazminat ödeme yükümlülüğü bulunduğu gözetilerek bu yönde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hatalı değerlendirmeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının hükmü temyiz eden davacı(karşı davalı) yararına BOZULMASINA, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 28.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.