Davalı savunmasında önalım hakkına konu payın önceki paydaş Zihni aleyhine açılan boşanma davası nedeniyle bedelsiz olarak adına tescil edildiğini savunduğundan 27.03.1957 gün ve 1956/12 1957/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı da bulunmamaktadır. Bu nedenle, mülkiyetin nakli satış yoluyla olduğundan davalı ile pay devreden arasındaki ilişki önalım hakkını kullanılmasına engel oluşturmaz.
Davacılar M.. Y..’ya velayeten Z.. K.. vekili tarafından, davalı M.. Y.. aleyhine 15.07.2010 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayanarak tapu iptali ve tescil birleştirilen davada E: Y. tarafından Z.. Y.. ve M.. Y.. aleyhine tasarrufun iptali ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 08.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı M.. Y.. vekili ile duruşmasız olarak davalılar vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 11.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden ve karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı Murat, paydaşı olduğu … parsel sayılı taşınmazın dava dışı paydaşı Zihni’nin payını 23.06.2010 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiğini, önalım hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, davalıya ait payın adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazda öncesinde maliki olduğu payı davalı Zihni’ye devrettiğini, Zihni’nin de boşanma davası sonuçlarından kurtulmak için payın bedelsiz olarak adına tescil edildiğini, gerçek bir satış bulunmadığından önalım hakkının kullanamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davacı Emine, davalı eşi Zihni’nin mal kaçırmak amacıyla .. parsel sayılı taşınmazdaki payını muvazaalı olarak davalı Murat’a devrettiğini ileri sürerek, payın iptali ile davalı Zihni adına tescilini istemiştir.
Davalı Zihni, borçları nedeniyle taşınmazdaki payı davalı babası Murat’a devrettiğini belirterek; davalı Murat da, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın gerçek bir satış olmadığı gerekçesiyle reddine; birleştirilen davanın kabulüyle dava konusu payın Zihni adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davada davacı vekili ile birleştirilen davada davalılar vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava ise, tasarrufun iptali ile payın davalı adına tescili istemlerine ilişkindir.
1-Birleştirilen davada davalılar vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde;
Tapu iptali ve tescil istemli dava, ayni veya kişisel hak sahibi ya da onun mirasçıları tarafından taşınmaz malikine karşı açılabilir. Dava hukuki nedeni, iradeyi fesada uğratan sebepler veya üçüncü kişilerden gizlenen gerçek işlem ya da bir sözleşme ilişkisinden doğabilir. Bu genel ilke dışında, hukuki yarar taşıyan ancak, ayni veya kişisel hak sahibi bulunmayan üçüncü kişi taşınmazın kendisi dışındaki hak sahibi adına tescilini talep edebilir. Bu dava, taşınmazın gerçek hak sahibine iadesindeki hukuki yarar nedenine veya başka bir davada verilen yetkiye dayanarak açılabilir. Uygulamada muvazaa veya tasarrufun iptali gerekçesine dayalı davalarla karşılaşılmaktadır. İİK’nın 277. maddesine gereği tasarrufun iptali istemli davayı elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı veya iflas idaresi yahut İİK’nın 245. Madde ve 255/3. maddesinde yazılı hallerde alacaklıların kendileri tarafından açabilir.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu 4 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payı dava dışı Z. oğlu M.. Y.., 3/4 payı da davalı M. oğlu Z.. Y..’nın satışı nedeniyle davalı Mevlüt oğlu M.. Y.. adına kayıtlıdır. Davacı Emine, eşi davalı Zihni adına kayıtlı 3/4 payın kendisinden mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı kayınpederi Murat’a devredildiğinden payın iptalini istemiştir. Dava konusu payı devreden Zihni sağ olup, taşınmazı üzerindeki hukuki tasarrufunu engelleyici bir icra takibi veya icra takibi sonucu alınmış acz belgesi bulunmadığı gibi davacıya başka bir davada tapu iptali ve tescil davası açma yetkisi de verilmemiştir. Bu nedenle, davacının dava açmakta hukuki bir yararı bulunmamaktadır.
Mahkemece, açıklanan bu hususlar uyarınca davacı Emine’nin açtığı davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Asıl davanın davacısı Z. oğlu M.. Y.. vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Somut olayda, dava konusu .. parsel sayılı taşınmazın 1/4 payı davacı Z.oğlu M.. Y.., 3/4 payı da davalı M. oğlu, M.. Y.. adına kayıtlıdır. Davalı, dava konusu payı 23.06.2010 tarihinde dava dışı M. oğlu, Z.. Y..’dan satış yoluyla edinmiş, davacı da 15.07.2010 tarihinde açtığı dava ile yasal önalım hakkını kullanmıştır. Davalı, payın ediniminin gerçek bir satış nedenine dayanmadığını ileri sürmüş ise de, kendiside resmi satış sözleşmesinin tarafı olduğundan, sözleşmenin içeriği hakkındaki muvazaa iddiası dinlenemez. Davalı savunmasında önalım hakkına konu payın önceki paydaş Zihni aleyhine açılan boşanma davası nedeniyle bedelsiz olarak adına tescil edildiğini savunduğundan 27.03.1957 gün ve 1956/12 1957/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı da bulunmamaktadır. Bu nedenle, mülkiyetin nakli satış yoluyla olduğundan davalı ile pay devreden arasındaki ilişki önalım hakkını kullanılmasına engel oluşturmaz. Bu nedenle, dava konusu payın tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından oluşan önalım bedelinin hükümden önce depo edilmesi için davacıya uygun bir süre verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan olgular bir yana bırakılarak yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl dava davacı vekili ile birleştirelen dava davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 11.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.