1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2003/3504 K: 2003/5088 T: 19.6.2003


Öncesi mera olan dava konusu taşınmazın sonradan yapılan nitelik değişiminin usul ve yasaya uygun bulunmaması nedeniyle davanın kabulü ile hazine adına özel mülk olarak tescile ilişkin tapu kaydının iptali ve yeniden mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmesi gerekir.

Davacılar tarafından, davalı aleyhine 13.2.2002 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma ihalenin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.2.2003 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma, öncesi mera iken Hazine adına özel mülk olarak tescil edilen taşınmazın ihale ile satışının önlenmesi isteğine ilişkindir.

Dava konusu taşınmaz 1963 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 19 pafta 2310 parsel numarası ile 72600 metrekare yüzölçümlü S Köyü merası olarak sınırlandırılmıştır. Sonraki tarihlerde Y İlçesi 1/5000 ölçekli nazım imar planı sınırları içerisinde (korunacak tarım alanında) kaldığından Hazinenin talebi doğrultusunda Kadastro Müdürlüğünce düzenlenen 5.3.1997 tarihli değişiklik beyannamesi uyarınca “tarla” vasfı ile Hazine adına tescil edilmiştir. Kadastro yenileme çalışmaları sonucunda 3540 ada 2 parsel numarasını alan dava konusu taşınmaz Hazine tarafından 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 45. maddesi gereğince ihale ile satışa çıkarılmıştır.

S Köyü halkından olan şahıslar dava konusu taşınmazın kadim meraları olduğunu belirterek tapu iptali ve mera olarak sınırlandırılmasını, Hazine tarafından yapılmak istenen satışın durdurulmasını istemişlerdir.

Mahkemece; evveliyatı mera olan taşınmazın Hazine adına idari yoldan özel mülk olarak tescilinde herhangi bir usulsüzlük olmadığı gerekçesi ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma isteminin reddine, ihalenin iptali ile ilgili davaya bakmanın mahkemenin görevi dışında olduğu belirtilerek bu talebin ise mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddine karar verilmiş, davacılar hükmü temyize getirmiştir.

Dosya kapsamına, toplanan delillere, kararın dayandığı yasal nedenlere göre davacıların aşağıda belirtilen hususlar dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.

Tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma isteğine ilişkin davaları Hazine açabileceği gibi meraların sınırları içinde bulunduğu ve yararlanma hakkı olan Köy Tüzel Kişilikleri ve Belediyelerin de dava açma hakları vardır. Ancak somut olayda olduğu gibi, köy muhtarının dava açmaması halinde köy halkından bir ya da birkaç kişinin dava açma hakkı olup olmadığı sorunu karşımıza çıkmaktadır.

Mera, yaylak ve kışlaklara ilişkin uyuşmazlıklarda kimlerin dava açabileceğine ilişkin yasal düzenleme yoktur. 3402 sayılı Kadastro Yasası ve 4342 sayılı Mera Yasasında da davacılık sıfatı düzenlenmemiştir. Genel hükümler çerçevesinde bakıldığında, mahkemeden hukuki korunma istenmesinde korunmaya değer bir yararı bulunan yani hukuki yararı olan kişinin davacılık sıfatının varlığının kabulü gerekir. Davaya konu olayda mera niteliğindeki dava konusu taşınmazın vasfının değiştirilerek “tarla” olarak Hazine adına tescili nedeniyle davacıların yararlanmasının doğrudan engellendiği belirlenmiş bulunduğuna göre bu kişilerin dava hakkı mevcuttur.

Mera, yaylak ve kışlaklar kamu orta mallarından olup özel mülkiyete konu olamaz. Ancak, bir veya birden çok köy veya belediyelerin yararlanmasına tahsis olunabilir ve bu yerlerin halkı müştereken istifade edebilir.

Dava konusu taşınmazın idari yoldan Hazine adına tescilinden sonra yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanununun 4.maddesinin 3.fıkrasına göre de mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz. Aynı kanunun 14. ve 15 maddelerine göre tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaklardan bu kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı, bu kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerin tahsis amacının ne şekilde değiştirilebileceği ve söz konusu yerlerin Hazine adına tescilinin hangi usullerle yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Kamu malı olmaları nedeni ile, özel mülkiyete konu olmaları mümkün bulunmayan ve tapuya tescilleri de gerekmeyen meraların hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz bir işlemle tapuya bağlanması durumunda bu tapu hukuken yokluk ifade eder. Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren malikten yapılan iktisaplar da geçersizdir. Öte yandan, 4342 sayılı Mera Kanunun 35/1 maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanununun 11 maddesinin son fıkrası değiştirilmiş ve maddede yer alan “mera” sözcüğü çıkarılmıştır.

Mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 14.10.1996 tarihli 1996/6 sayılı Hazine adına idari yoldan tescile ilişkin genelgesinde tescili istenen taşınmazların İmar Yasası hükümleri gereğince özel mülk olarak tescil edilebilmesi için 1/5000 ölçekli nazım imar planı kapsamında kalmasının yeterli olduğu kuralına dayanılmış ise de aynı genelgede genel hükümlere göre 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/B maddesinde sayılan mera, yaylak, kışlak ve harmanyeri gibi taşınmazlar ayrık tutulmuştur.

Evveliyatı mera olan dava konusu taşınmazın yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda sonradan yapılan nitelik değişiminin usul ve yasaya uygun bulunmaması nedeniyle davanın kabulü ile Hazine adına özel mülk olarak tescile ilişkin tapu kaydının iptali ve yeniden mera olarak sınırlandırılmasına karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 19.6.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.