Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren kişiden vaki kazanımlar da geçersizdir; bu özelliği gereği taşınmaz kayda dayanarak iktisap eden kişinin ikinci yada üçüncü el olması sonuca etkili olmadığından iyiniyet savı dinlenmez.
Davacı… Köyü Tüzel Kişiliği vekili tarafından, davalı Hazine vd. aleyhine 31.7.2001 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 22.10.2003 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 6.4.2004 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili avukat … ile karşı taraftan davalı vekili avukat … ve Hazine vekili avukat … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı, davalılardan… Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı olan 381 parsel numaralı taşınmazın öncesinin mera olduğunu bu nedenle özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek tapu kaydının iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı Hazine dava konusu taşınmazın 6.11.1998’de Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne devredilmiş olması sebebiyle Hazine husumet yöneltilemeyeceğini savunmuş, tapu kayıt maliki olan… Konut Yapı Kooperatifi vekili ise, taşınmazın ihale yoluyla satın aldığını, ihalenin iptalinin de söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 1 Mahkemece, 743 sayılı Medeni Kanunun 931. maddesi uyarınca davalının iyiniyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında otlakiye niteliği ile davacı köy adına tespit edilmiştir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2.10.1996 tarih ve 1717 sayılı yazısı ile, taşınmazın 1/5000’lik imar paftasında kaldığı bu nedenle 3194 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamında işlem yapılabileceği belirtilmiş ve taşınmaz 15.4.1997 tarihinde idari işlem ile Hazine adına tescil edilmiştir. Taşınmaz, Hazine tarafından 6.11.1998 talihinde Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü’nce yapılan ihaleye istinaden 29.12.1998 talihinde… Konut Yapı Kooperatifi adına tescil edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için meraların hukuki niteliğinin saptanması, meralık vasfının ne şekilde değişeceğinin belirlenmesi ve imar planı kapsamında meraların hukuki durumu ve 743 sayılı Medeni Kanunun 931 (1023) maddesinin uygulama olanağının bulunup bulunmadığı üzerinde durulması gerekmektedir.
4342 sayılı Mera Kanununda, hayvan otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri kullanılan taşınmazlar (m 3/a) mera olarak tanımlanmış ve kullanım hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olan meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu belirtilmiştir, (m 4/1) Ayrıca meraların özel mülkiyete geçirilemeyeceği de yasada düzenlenmiştir, (m 4/3)
3194 sayılı Yasa’nın 11. maddesi yine anılan Yasa ile değiştirilmiş, imar planı sınıfları içindeki kadastral yollar ile meydanların, imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanım amacına konu olacağı belirtilmiştir. (m 35.) Böylece mera sözcüğü 3194 sayılı Yasa’nın 11. maddesi kapsamından çıkarılmış ve meraların belediyeler tarafından imar planı kapsamına alınarak bu vasfını yitirmesinin önüne geçilmiştir.
Mera olarak sınırlandırılan taşınmazın bu niteliğinin değişimi ise Mera Kanunun 14. maddesinde düzenlenmiştir. Mera Kanunun yürürlüğe girdiği 28.2.1998 tarihinden önceki uygulamada da, 3194 sayılı yasanın 11. maddesi uyarınca imar planı kapsamına alınan meraların Danıştay 1. Dairesinin 10.2.1989 tarih 1988/326-1989/19 sayılı kararı uyarınca “… imar planı sınırları içindeki meraların, planın onayı ile birlikte hukuki bakımdan meralık niteliğini yitireceği, bu yerlerden genel hizmetlere ayrılanların belediye veya özel idareye bedelsiz terkinin gerekeceği, genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek bir amaca ayrılan yerlerin onaylanmış imar planıyla getirilen kullanım amacına konu ve tabi olacakları, ancak bu durumun meralardan elde edilen yerlerin belediyeler adına tescilini gerektirmeyeceği” öngörülmüştür.
Bütün bu açıklamalar gösteriyor ki; imar planı kapsamındaki meraların, sadece bu nedenle özel mülkiyete konu olabileceğinin kabulü mümkün değildir.
Belirtilen nedenle, mera olarak tespiti yapılan dava konusu 381 numaralı parselin mera niteliği Bakanlar Kurulu Kararı ile usulünce değiştirilmedikçe Hazine adına idari yoldan yapılan tescil işlemi, Dairemizin 7.5.1975 tarih 1673/2396 sayılı ve 15.10.1981 tarih 6939/7288 sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz bir işlem ile tapuya bağlandığından bu tapu hukuken yokluk ifade etmekte olup bu tapu kaydı üzerinde iktisapta bulunan kişilerin de 743 sayılı Medeni Kanunun 638. ve 931. maddelerinden yararlanmaları olanaksızdır. Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren kişiden vaki kazanımlar da geçersizdir. Bu özelliği gereği taşınmaz kayda dayanarak iktisap eden kişinin ikinci yada üçüncü el olması sonuca etkili olmadığından iyiniyet savı dinlenmez. Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hüküm bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 6.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.