Verilecek kararlarda, yararlanan ve yükümlü taşınmazların (leh ve aleyhine) ve parsel numaraları belirtilmek suretiyle “mecra hakkı kurulmasına” denilmekle yetinilmek ve 744. maddeye göre de kurulan bu hakkın aynı maddenin son fıkrası uyarınca istem halinde tapu siciline kaydına da yer verilmeli, ayrıca ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önlenebilmesi için, hükümde mecra hakkının yerinin yönünün, uzunluk, derinlik ve genişliğinin, yüzölçümü olarak miktarının açıkça belirtilmesi ve yükümlü taşınmaz üzerinde kurulan mecra hakkını yukarıda belirtilen özellikleri ile gösterir bir krokinin de karara eklenmesi gerekir.
Davacı 1442 parsel maliki olduğunu, komşu 1443 parsel maliki davalı ile anlaşarak 1998 yılında evinin kanalizasyon hattını davalının arsasından geçirerek müşterek kanal hattı oluşturduklarını ve masraflarını birlikte karşıladıklarını, şimdi ise davalının kullanım şekline karşı gelerek, niza çıkardığını belirterek pis su mecra hakkı tesisi istemiştir.
Davalı ise mevcut müşterek hattın, boruların dar olması ve aşırı yük nedeniyle patlayarak pis suların evine ve bahçesine taşmasına neden olup zarar verdiğini, hattın iki evin kanalizasyonu için yeterli olmadığını, sorunun Belediye ile ilgili olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan inceleme sonunda Türk Medeni Kanunun 744. maddesinde aranan zorunluluk halinin gerçekleştiğini belirterek davanın kabulüne karar vermiş, hükmü davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiş ve hüküm Dairemizce onanmıştır. Bu onama kararına karşı yine her iki taraf karar düzeltme isteminde bulunmuş ve Dairemizce yeniden yapılan inceleme sonucunda hükmün aşağıda belirtilen nedenlerle bozulması gerekir iken yanılgı sonucu onandığı anlaşılmıştır. Şöyle ki;
Zorunlu mecra hakkı istemine ilişkin bir davanın yargılaması sonucunda Türk Medeni Kanunun 744 maddesindeki koşulların varlığının saptanması halinde mahkemece davanın kabulüne karar verilir. Yargılamaya son veren ve hakimin davadan el çekmesi sonucunu doğuran bu nihai kararla verilecek hükmün ne şekilde düzenleneceği HUMK. 388 ve 389 maddelerinde belirtilmiştir.
Bu maddede verilecek hüküm de taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer şüphe ve tereddüt oluşturmayacak ve infaz edilebilir şekilde yazılması öngörülmüştür.
Bu hüküm doğrultusunda, mecra hakkı tesisi istemlerini içeren davaların kabulü halinde verilecek kararlarda, yararlanan ve yükümlü taşınmazların (leh ve aleyhine) ve parsel numaraları belirtilmek suretiyle “mecra hakkı kurulmasına” denilmekle yetinilmek ve 744. maddeye göre de kurulan bu hakkın aynı maddenin son fıkrası uyarınca istem halinde tapu siciline kaydına da yer verilmeli, ayrıca ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önlenebilmesi için, hükümde mecra hakkının yerinin yönünün, uzunluk, derinlik ve genişliğinin, yüzölçümü olarak miktarının açıkça belirtilmesi ve yükümlü taşınmaz üzerinde kurulan mecra hakkını yukarıda belirtilen özellikleri ile gösterir bir krokinin de karara eklenmesi gerekir. Somut olayda tesisine karar verilen mecra hakkının derinliği, genişliği ve yüzölçümü açıkça belirtilmeden ve davacı parseli lehine kurulması gerekir iken davacı lehine kurulması doğru görülmemiştir.
Diğer taraftan mahkemece hüküm altına alınan ve bilirkişilerce tıkanmayı önlemek amacı ile yapılması öngörülen logarın da yapımının ve yerinin uygun olup olmadığı, kroki gönderilmek suretiyle ilgili Belediyeden sorulması ve sonucuna göre davalının hiçbir zarar görmeyecek şekilde en uygun önlemin tesbiti ile buna hükmedilmesi gerekir. Davacı ve davalının bu hususları amaçlayan karar düzeltme istekleri açıklanan nedenlerle yerinde görülerek ve hüküm eksik araştırmaya dayalı olarak verildiği anlaşıldığından bozulmalıdır.