Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden BK’nın 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak, satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen vaat alacaklısına teslim edilmişse, zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmadığından dinlenmez. 05.08.1980 günlü sözleşmede zilyetliğin davacıya devredildiğine dair bir hüküm bulunmadığından BK’nın 74. maddesindeki kural da göz önünde tutularak hazinenin zamanaşımı savunmasının kabulü, davanın reddi gerekir.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 11.12.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali, tescil ve birleşen davada tapu maliklerinin gaipliğine karar verilmesi ve tapu iptali, tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 21.05.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine ve birleşen davanın davalısı İstanbul Defterdarlığı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü.
Dava, biçimine uygun düzenlenen satış vaadi sözleşmesine dayalı ferağ icbar suretiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı Hazine, istemin zamanaşımına uğradığını, birleşen davasında 1503 ada 11 parsel maliki Reyhanağa ve Gülferah’ın gayip kişi olduklarını, gayiplik kararı aldıklarını, bu karardan itibaren 10 yıllık süre geçtiğini, 1503 ada 11 parselin bunlar adına olan kayıtların iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, asıl dava kabul edilmiş, birleşen dava reddedilmiştir. Hükmü, davalı ve birleşen davanın davacısı Hazine temyiz etmiştir.
Burada öncelikle davalı Hazinenin sözleşmenin zamanaşımına uğradığı savunması üzerinde durulması gerekmektedir. Bir tanımlama yapmak gerekirse zamanaşımı, kanunla belirtilmiş olan süresi içinde talep ve dava edilmemiş olan alacakların özüne dokunmamakla beraber “dava edilebilme vasfını kaybetmesi” sonucunu doğuran bir süre geçimidir. Hak düşürücü süreden farklı olarak zamanaşımmda borç sona ermemekte, dava edebilme olanağı kalmamaktadır.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması TMK’nın 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmayacağından dizlenmez. Eldeki davada dava konusu taşınmazın niteliği tapuda tarla vasfıyla yazılıdır. İdare tarafından yaptırılan 09.07.1991 tarihli tutanakta taşınmazın boş ve işgalsiz olduğu saptanmıştır. Davacının dayandığı 05.08.1980 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesinde taşınmaz zilyetliğinin davacıya devredildiğine dair bir kayıt da yoktur. O halde Borçlar Kanunu’nun 74. maddesindeki ecel meşrut olmadığı veya işin mahiyetinden anlaşılmadığı takdirde borcun hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir kuralı uyarınca zamanaşımının başlangıcına sözleşmenin yapıldığı 05.08.1980 tarihi asıl tutulmalıdır. Eldeki dava, 11.12.2000 tarihinde açıldığından davalı Hazi- ne’nin zamanaşımı savunması yerindedir. Mahkemece bütün bu yönlerin göz ardı edilerek asıl davanın kabulü açıklanan nedenle doğru değildir.
Kabule göre de; Davacının 05.08.1980 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle kazandığı kişisel hakkının 02.05.2000 tarihinde dava dışı Engir’a, aynı hakkı bu kez 27.09.2000 tarihinde yine dava dışı Nazmi’ye biçimine uygun sözleşmelerle dava tarihinden önce temlik etmiştir. Kısaca bu temlikler nedeniyle davacının 1503 ada 11 parselde dava ve tasarruf hakkı kalmamıştır. Mahkemece bu olgunun gözden kaçırılması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 27.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.