1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2009/1955 K: 2009/2878 T: 09.03.2009


Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması dürüst davranm kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Yapılan keşifte 25 numaralı bağımsız bölümde davacıların zilyet olduğu saptandığından mahkemenin davalıların zamanaşımı savunmasını dikkate almaması doğrudur. Ne var ki; taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.4.2007 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.10.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, biçimine uygun düzenlenen 22.6.1994 günlü satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Vaat borçlusu mirasçıları olan davalılar zamanaşımı savunmasında bulunmuş, sözleşmede kısmen taksitler halinde ödenmesi kararlaştırılan satış bedelinin ödenmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü davalılar temyiz etmiştir.

Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma” kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenmez. Yapılan keşifte 25 numaralı bağımsız bölümde davacıların zilyet olduğu saptandığından mahkemenin davalıların zamanaşımı savunmasını dikkate almaması doğrudur.

Ne var ki; taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Somut uyuşmazlıkta satışı vaat edilen taşınmaz için 250 milyon lira bedel belirlendiği, bunun 100 milyon lirasının peşin alındığı, 150 milyon lira için muhtelif tarihli ve bedelli senet düzenlendiği sözleşmede yazılıdır. Davalılar taksitle yapılması kararlaştırılan ödemelerin yapılmadığını savunduğundan aksinin ispatı davacıya düşer.

Mahkemece yapılması gereken iş, taksitli ödemelere ilişkin davacıdan delillerini isteyip toplamak, ödemeler kanıtlanmazsa bu miktarın dava tarihine göre güncelleştirmek, davacının kanıtlayamadığı ödeme tutarını davalılara ödemek üzere Borçlar kanununun 81. maddesine göre depo ettirmek, davayı ancak bundan sonra kabul etmek olmalıdır.

Eksik araştırma ve incelemeye dayalı kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine, 09.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.