1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2011/6337 K: 2011/7613 T: 9.6.2011


Satış vaadi sözleşmelerinin Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca tapu kütüğüne şerh edilme olanağı vardır. Sözleşmenin şerh edilmesi ancak taşınmazın şerhten sonraki malikleri üzerinde etkisini gösterir. Aynı taşınmazın değişik kişilere satışının vaadi halinde, kadim tarihli yani önceki tarihli olanına değer verilmelidir. Davacının dayandığı 10.03.2008 tarihli, sözleşme eski tarihli olduğundan ve 12.08.2009 tarihli sözleşme, bu sözleşmenin yapıldığı tarihten çok sonra tapu kütüğüne aynı tarihte şerh edildiğinden, davacının önceki tarihli sözleşmesine değer tanınarak istemin hüküm altına alınmasında bir yanılgı yoktur.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.10.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil ve satış vaadi sözleşmesinin iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.10.2010 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı S. M. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, 10.03.2008 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil ve davalılardan S. M. A. ile S. M. arasındaki 12.08.2009 tarihli aynı taşınmaza ilişkin satış vaadi sözleşmesinin iptali ile bu sözleşme nedeniyle tapu kaydına işlenen şerhin terkini istemlerine ilişkindir.

Davalı kayıt maliki Sedat, davacının satış vaadi sebebiyle borçlarını ödemediğini, bu yüzden aynı taşınmazı 12.08.2009 tarihli sözleşmeyle davalı S. M.’e satış vaadinde bulunduğunu; davalı S. M., kayıt maliki Sedat’ın taşınmazı kendisine satmayı vaat ettiğini, sözleşmenin de tapuya şerh edildiğini, davacının dayandığı sözleşme tapuya şerh edilmediğinden satış vaadi yapıldığını bilmediğini, açılan davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.

Mahkemece, dava kabul edilmiş, 587 sayılı parseldeki davalı Sedat’ın 5/48 payın davacı adına tesciline, 12.08.2009 tarihli sonradan yapılan satış vaadi sözleşmesinin iptaline, bu sözleşme nedeniyle tapudaki şerhin terkinine karar verilmiştir. Hükmü, davalılardan S. M. temyiz etmiştir.

1-Satış vaadi sözleşmesi, buna dayanan tarafa kişisel hak sağlar. Aslında bu tür sözleşmeler, ileride yapılması kararlaştırılan satım sözleşmesinin öncüsüdür. Sözleşmedeki borcun yerine getirilmemesi halinde vaat alacaklısı, olan taraf Türk Medeni Kanununun 716. maddesinden yararlanarak taşınmazın hükmen tescilini mahkemeden talep edebilir. Diğer taraftan, satış vaadi sözleşmelerinin Tapu Kanununun 26. maddesi uyarınca tapu kütüğüne şerh edilme olanağı vardır. Şerhten amaç; ilişkin bulunduğu hukuki durumu üçüncü kişilere karşı ileri sürebilmenin sağlanmasıdır. Çünkü, bu halde hukuki duruma aleniyet kazandırılmış olur ve şerhten sonraki malikler üzerinde ayni bir etki özelliğini gösterir.

Somut olaya gelince; davacının dayandığı sözleşme 10.03.2008 tarihini taşımaktadır. Davalının dayanağı olan sözleşme ise 12.08.2009 tarihlidir. Belirtildiği üzere her iki sözleşme de vaat alacaklısına kişisel hak sağlar. Yine belirtildiği üzere, sözleşmenin şerh edilmesi ancak taşınmazın şerhten sonraki malikleri üzerinde etkisini gösterir. Aynı taşınmazın değişik kişilere satışının vaadi halinde, Dairemizin uygulamasına göre kadim tarihli yani önceki tarihli olanına değer verilmelidir. Davacının dayandığı 10.03.2008 tarihli, sözleşme eski tarihli olduğundan ve 12.08.2009 tarihli sözleşme, bu sözleşmenin yapıldığı tarihten çok sonra tapu kütüğüne aynı tarihte şerh edildiğinden, davacının önceki tarihli sözleşmesine değer tanınarak istemin hüküm altına alınmasında bir yanılgı yoktur.

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde değildir.

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; 12.08.2009 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, bir taahhüt işlemi olarak geçerlidir. Yukarıda belirtilen sebeplerle sözleşmenin vaat alacaklısı olan taraf mülkiyet aktarımı isteminde bulunamazsa da, sözleşme bir taahhüt işlemi olarak geçerli olduğundan vaat alacaklısı olan tarafın Borçlar Kanununun 96. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteminde bulunması mümkündür. Dolayısıyla sözleşmenin tarafı olmayan davacı, 12.08.2009 tarihli sözleşmenin iptalini isteyemez. Bunun gibi, tapu kütüğündeki şerhin terkinini talep etmekte de kendi hukuku etkilenmediğinden hukuki bir yararı yoktur.

Mahkemece, yapılan bu saptamalar doğrultusunda, diğer istemin reddi yerine talebin bütünüyle hüküm altına alınması doğru olmamış, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı S. M.’in diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2. bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 09.06.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.