Bir irtifak çeşidi olan geçit hakkı ancak tapuda kayıtlı taşınmazlar leh ve aleyhine kurulabileceğinden ve bu haliyle kurulan geçit kesintisizlik ilkesine uygun olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.09.2012 günlerinde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir. Davacı, maliki olduğu 7126, 7300, 7302, 7303, 7304, 7305, 7307, 7311, 7312 ve 7313 parsel sayılı taşınmazlar yararına, davalılara ait 7294 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı … davacının davasını kabul etmiş, diğer iştirak halindeki malik … ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacı taşınmazları yararına, davalılara ait 7294 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir. Hükmü, davalı … temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca tapu kaydının beyanlar hanesine şerhi de gereklidir. Zorunlu geçit hakkı, mülkiyet hakkının kanundan doğan dolaylı bir sınırlaması olduğundan bu tür sınırlamalar, ancak mülkiyet hakkına konu taşınmazlar için söz konusu olabilir
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Geçit hakkı kurulması davalarında amaç, genel yola bağlantısı olmayan taşınmazların yolla bağlantısının sağlanmasıdır. Bundan dolayı, geçit kurulurken ihtiyaç içinde olan taşınmaz kesintisiz olarak genel yola bağlanmalıdır. Buna uygulamada “kesintisizlik ilkesi” denilir.
Somut olaya gelince; mahkemece, davalılara ait 7294 parsel sayılı taşınmaz üzerinden fen bilirkişi …tarafından düzenlenen 27.02.2013 havale tarihli rapor ve krokisinde beyaz renkle gösterilen 248 m2 yüzölçümündeki bölümden davacıya ait 7126, 7300, 7302, 7303, 7304, 7305, 7307, 7311, 7312 ve 7313 parsel sayılı taşınmazlar lehine geçit hakkı kurulmasına karar verilmiş ise de davacının taşınmazları ile geçit hakkı kurulan yer arasında ve geçit hakkı kurulan yer ile bağlantı sağlanacak yol arasında tescil harici bırakılan ve tapuda kayıtlı olmayan kısımlar bulunduğundan kesintisizlik ilkesine uygun karar verilmediği anlaşılmaktadır. Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre bir irtifak çeşidi olan geçit hakkı ancak tapuda kayıtlı taşınmazlar leh ve aleyhine kurulabileceğinden ve bu haliyle kurulan geçit kesintisizlik ilkesine uygun olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı …’ın temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi