Taşınmazda davacı ve davalının ayrı ayrı kullanımında olan bağımsız bölümler bulunmakta olup, davalı tasarrufundaki bağımsız bölüm payını devraldığı önceki malikin kullandığı bağımsız bölümdür. Davalıya payını devreden satıcının kullanımında olan bağımsız bölümün davalı tarafından satış yoluyla edinilmiş olup, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.01.2009 gününde verilen dilekçe ile önalım nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 18.03.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. Y.. K.. ve Av. G.. U.. ile karşı taraftan davacı vekili Av. M.. A.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı, paydaş olduğu .. parsel sayılı taşınmazın dava dışı paydaşın payının davalıya satış yoluyla devredildiği ve satış bedelinin de muvazaalı olduğunu belirterek davalı adına kayıtlı payın iptali ile adına tescilini ve taşınmaz kaydındaki ipoteğin fekkini dava ve talep etmiştir.
Davalı, davanın süresinde açılmadığını, bedelin muvazaalı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, alt kısmı dükkan üst kısmı kahvehane niteliğindeki 1.. parsel sayılı taşınmazda davacı ve davalı dışında dava dışı Hasan ve Fatma’nın da paydaş olduğu görülmektedir. Fen bilirkişisinin 29.04.2013 günlü raporunda, 1.. parseldeki eczahane olarak kullanılan taşınmazın davalı; birahane olarak kullanılan taşınmazın davacı ve kahvehane olarak kullanılan taşınmazın dava dışı Fatma’nın tasarrufunda bulunup, başka bağımsız bölüm bulunmadığı belirtilmiştir. Keşif ve duruşmalarda dinlenen davalı tanıkları da davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı tasarruf edilen bağımsız bölümlerin bulunduğunu söylemiştir. Taşınmazda davacı ve davalının ayrı ayrı kullanımında olan bağımsız bölümler bulunmakta olup, davalı tasarrufundaki bağımsız bölüm payını devraldığı önceki malikin kullandığı bağımsız bölümdür. Davalıya payını devreden satıcının kullanımında olan bağımsız bölümün davalı tarafından satış yoluyla edinilmiş olup, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Bu nedenle, eylemli paylaşım bulunması nedeniyle davanın reddi gerekir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar uyarınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.