Davalı tanıklarından davalıya pay satan şahıs dışındaki tanıklar fiili taksime ilişkin görgüye dayalı bilgileri olmadığını beyanla davalıdan duydukları şeklinde beyanda bulunmuşlar. Davalı tanığı taksimin hisse satışından önce yapıldığını beyan etmiş ise de, keşif tutanağından ve keşif sonrası düzenlenen rapor ve krokilerden taşınmazın fiilen taksim edildiği anlaşılamamaktadır. Yerel bilirkişi, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve diğer bilgi ve belgelerden davalının fiili paylaşım savunmasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece işin esası incelenerek davacıya önalım bedelini yatırması için süre verilmesi, daha sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.09.2011 gününde verilen dilekçe ile önalım istenmesi ve yargılama sırasında katılanın davaya katılması üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 04.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR: Dava, önalım hakkı nedeniyle payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının 84 parsel sayılı taşınmazda paydaş bulunduğunu, taşınmazın diğer paydaşlarından Yılmaz Ş.’ün 8/40 payını 01.06.2010, Güldane Ş.’ün 8/40 payını 22.11.2010 ve Durdane Ç.’ın da 8/40 payını 25.04.2011 tarihinde davalıya satarak devrettiğini, satışın noter vasıtası ile davacıya bildirilmediğini öne sürerek davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Merdane Ş., aynı nedenlere dayanarak HMK’nın 65. maddesi uyarınca asli müdahale talebinde bulunarak aynı satıma konu paya yönelik olarak önalım hakkını kullanmıştır.
Davalı vekili, taşınmazın önceki paydaşlar arasında fiilen paylaşıldığını, fiili paylaşıma uygun olarak kullanıla geldiğini, davacının daha sonra yerleri belli olan dava dışı Yılmaz Ş., Güldane Ş. ve Durdane Ç.’ın paylarını satın aldığını öne sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, fiili paylaşım nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında paylaşılıp her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir. Davalı taraf eylemli paylaşma iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davalı eylemli paylaşma savunmasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlayabilir.
Mahkemece, fiili paylaşım nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de davalı tarafından fiili taksimin varlığı kesin olarak kanıtlanamamıştır. Davanın fiili paylaşım nedeniyle reddi için fiili paylaşımın kanıtlanması gerekir.
Davalı tanıklarından davalıya pay satan Yılmaz Ş. dışındaki tanıklar fiili taksime ilişkin görgüye dayalı bilgileri olmadığını beyanla davalıdan duydukları şeklinde beyanda bulunmuşlar. Yılmaz Ş. ise taksimin hisse satışından önce yapıldığını beyan etmiş ise de, keşif tutanağından ve keşif sonrası düzenlenen rapor ve krokilerden taşınmazın fiilen taksim edildiği anlaşılamamaktadır. Her ne kadar gerekçede, keşifteki gözlemde taşınmazın beş parça olduğu üç parçanın davalı tarafından sürüldüğü belirtilmiş ise de keşif tutanağında bu şekilde bir belirleme yer almamaktadır.
Dosya içerisindeki yerel bilirkişi, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve diğer bilgi ve belgelerden davalının fiili paylaşım savunmasını kanıtlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece işin esası incelenerek davacıya önalım bedelini yatırması için süre verilmesi, daha sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 01.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.