1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Kararları

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2013/8243 K: 2013/12094 T: 24.9.2013


Malikin satış vaadi sözleşmesine konu yaptığı taşınmazla ilgili olarak sonradan bir başka kişiye satış vaadinde bulunması mümkündür. Böyle durumlarda şahsi hakların yarışması söz konusudur. Kural olarak da sözleşme geçersiz olmadıkça veya feshedilmedikçe yarışan şahsi haklarda kadimlik ilkesi geçerli olduğundan önceki tarihli olanına değer tanınır.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.12.2010 gününde verilen dilekçeyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 28.2.2013 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili, davaya konu taşınmazların M. G. tarafından müvekkili A. oğlu H. G.’e Malatya 27. Noterliğinin 27.3.1996 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satıldığını, bu sözleşmeye dayanarak açtıkları ferağa icbar ve tescil davasının 25.8.1997 tarihinde kesinleştiğini, aynı satıcı tarafından aynı taşınmazların davalı İ. oğlu H. G.’e de satışının vaad edilmesi üzerine davalıların murisinin de ferağa icbar ve tescil davası açtığını ancak bu davanın 25.11.1997 tarihinde kesinleştiğini ve sonuç itibariyle kendi açmış oldukları tapu iptali ve tescil davasının daha önce kesinleşmiş olduğundan 2. hükmün yok hükmünde olması sebebiyle davalıların murisi adına yolsuz şekilde oluşan tapu kaydının iptali ve müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, zamanaşımı itirazında bulunarak müvekkillerinin murisi İ. oğlu H. G.’ün davaya konu taşınmazlarda kardeşi M. G.’ün miras paylarını Malatya 1. Noterliğinin 5.5.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle aldığını, davacının muris H. G.’ün kardeşi A. G.’ün oğlu olması sebebiyle bu satış vaadi sözleşmesinden haberdar olmasına rağmen kötü niyetle taşınmazları sonraki tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüyle davaya konu taşınmazlardaki İ. oğlu H. mirasçılarının paylarının davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.

Kaynağını 818 Sayılı Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesiyle Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.

Malikin satış vaadi sözleşmesine konu yaptığı taşınmazla ilgili olarak sonradan bir başka kişiye satış vaadinde bulunması mümkündür. Böyle durumlarda şahsi hakların yarışması söz konusudur. Kural olarak da sözleşme geçersiz olmadıkça veya feshedilmedikçe yarışan şahsi haklarda kadimlik ilkesi geçerli olduğundan önceki tarihli olanına değer tanınır. Davalıların murisi İ. oğlu H. G.’le yapılan satış vaadi sözleşmesi 5.5.1993 tarihlidir. Davacı A. oğlu H. G. ile yapılan satış vaadi sözleşmesi ise 27.3.1996 tarihlidir. Tarafların aynı köylü ve yakın akraba olmaları nazara alındığında taşınmazların davalıların murisi tarafından satın alındığını davacının bilmesi gerektiği anlaşıldığından eski tarihli olan şahsi hakka öncelik tanınması gerekirken daha önce kesinleşmiş olan mahkeme kararı sebebiyle mülkiyetin tescilden önce kazanılacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de sadece satış vaadine konu pay yönünden iptal kararı verilmesi gerekirken davalıların murisi İ. oğlu H. G.’e irsen intikal eden payın iptaline karar verilmesi de yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 24.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.