1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2015/11665 K: 2018/3077 T. 16.4.2018


Davacının su ihtiyacını başka yoldan karşılama imkanının olup olmadığı, davacının iddia ettiği gibi daha önce davaya konu su arkından yararlanıyorsa hangi sebeple mevcut durumda yararlanamadığı mahallinde yapılacak keşifle saptanmalı, davacının su ihtiyacının tespiti halinde bedeli karşılığında mecra irtifakı kurulmalıdır.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.05.2008 gününde verilen dilekçeyle geçit hakkı ( mecra irtifakı ) talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 22.01.2015 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, davacıya ait 1174 numaralı parselin sulanma ihtiyacına yönelik geçit hakkı ve mecra hakkı kurulması istemlerine ilişkindir. Davalı hissedarlardan S.Ç. 12.09.2008 tarihli 3 numaralı celsede, davacının bedeli karşılığında davaya konu su arkını kullanmasına bir diyeceğinin olmadığını beyan etmiştir. Diğer davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı M.C. vekili temyiz etmiştir.

Türk Medeni Kanununun 761. maddesi; “Evi, arazisi veya işletmesi için gerekli sudan yoksun olup, bunu aşırı zahmet ve gidere katlanmaksızın başka yoldan sağlayamayan taşınmaz maliki, komşusundan, onun ihtiyacından fazla olan suyu tam bir bedel karşılığında almasını sağlayacak bir irtifak kurulmasını isteyebilir. Zorunlu su irtifakının kurulmasında öncelikle kaynak sahibinin menfaati gözetilir” şeklindedir.

Zorunlu su mecra irtifakı kurulmasına dair istemlerde; istemi öne süren kişinin zorunlu su mecra hakkı kurulmasına ihtiyacı olup olmadığının saptanması, taşınmazının bu ihtiyacını karşılama olanağı olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması, su ihtiyacı varsa bunu kendisinin aşırı zahmet ve gidere katlanarak başka yoldan sağlayıp sağlamayacağının araştırılması, bütün bunların yanında da zorunlu su irtifakı kurulacak kaynak sahibinin menfaatinin gözetilip gözetilmediği hususları üzerinde durulması gerekmektedir. O sebeple bu tür davalarda zorunlu su irtifakı kurulacak güzergâhtaki bütün taşınmaz malikleri ile kaynak sahibi davada taraf olarak yer almalıdır. Çünkü bu tür irtifakın da kesintisizlik ilkesine göre tesisi gerekir. Ayrıca mecranın niteliği, nasıl ve hangi araçlarla geçirileceği de belirlenerek kararda gösterilmelidir.

Diğer taraftan, irtifak hakkının bedeli, taşınmazların niteliğine göre uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak saptanmalı ve bedel hükümden önce mahkeme veznesine depo ettirilmelidir. Bu tür davaların niteliği gereği, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Mahkemece öncelikle Dairemizin yukarda değinilen ilkelerine göre davacının su ihtiyacını başka yoldan karşılama imkanının olup olmadığı, davacının iddia ettiği gibi daha önce davaya konu su arkından yararlanıyorsa hangi sebeple mevcut durumda yararlanamadığı mahallinde yapılacak keşifle saptanmalı, davacının su ihtiyacının tespiti halinde bedeli karşılığında mecra irtifakı kurulmalıdır. Bu inceleme ve araştırma yanında zorunlu su irtifakının kurulmasında TMK’nın 761. maddesinde aranan koşulların oluşup oluşmadığı konusunda bilirkişilerden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak TMK’nın 744 ve 761. maddelerinde öngörülen kurallar da göz önünde bulundurularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Eksik inceleme ve araştırma sonucu, yeterli olmayan bilirkişi raporuna itibar edilerek ve hukuki olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de, davalılardan M.Ç.’in dava dilekçesinde davalı olarak yer almadığı, dosyada bulunan ölü tapu maliklerinin mirasçılık belgelerinde mirasçı olarak bulunmadığı, yine davacı vekilinin 22.11.2013 tarihli ve davalılara ait dosyadaki nüfus kayıt örnekleri ile mirasçılık belgelerine göre verdiği dahili dava dilekçesinde de davalı olarak gösterilmediği; bunun yanında, M.Ç.’in davalı vekiline 23.12.2009 tarihinde Göksun Noterliğinden verdiği vekaletnameye dayalı olarak verilen cevap dilekçesinde adı yazılmak suretiyle davaya davalı sıfatı ile dahil olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu vekaletnamenin arka yüzünde bulunan nüfus cüzdanı örneğine göre M.Ç.’in Durdu ve Sultan’dan olduğu, Göksun Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/87- 2010/295 Sayılı dosyanında verildiği C.Ç.’in mirasçılık belgesi Sultan’ın Cuma’nın kızı, Durdu’nun ise Sultan’ın eşi olduğu, Sultan’ın 04.11.2007 tarihinde öldüğü, ancak M.Ç.’in ( bilinmeyen bir nedenle ) muris C.Ç.’in kızı muris Sultan’ın mirasçısı olarak yazılmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda M.Ç.’e süre verilerek nüfus ve veraset ilamındaki bu çelişkilerin giderilmesi usulüne uygun şekilde taraf olmasının sağlanması gerekmektedir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.