1. Anasayfa
  2. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E: 2016/15265 K: 2020/2714


Davacı önalım hakkından feragat etmemiş ve yasal olarak tanınan önalım hakkını kullanmış olup ortaklığın giderilmesi davasının bulunması, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasına engel olmadığından, mahkemece davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken dürüstlük ilkesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.07.2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı vekili, … Mahallesi 1799 ada 4 parsel sayılı taşınmazda müvekkilinin hisse maliki olduğunu, hissedarlardan Murat Köse’nin 814/2400 hissesini üçüncü kişi …’ye 350.000,00TL bedelle sattığını, müvekkiline ihtar yapılmadığını, müvekkilinin söz konusu hisse üzerinde sahip olduğu yasal önalım hakkını kullanmak istediğini beyanla, davalı adına kayıtlı hissenin iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davacının bu dava ile satıştan haberdar olduğunu, önalım davasının Türk Medeni Kanununun 2. maddesine aykırı olduğunu, taşınmazın değer kazandığını, fiili taksim olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu taşınmazla ilgili açılan ortaklığın giderilmesi davası sırasında davacının pay satışını öğrendiği halde, dosyanın satış aşamasına gelmiş olması da dikkate alınarak, davacının halen noter aracılığı ile bildirim yapılmadığından bahisle önalım davasını açmasının dürüstlük kurallarıyla bağdaşmayacağı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temiz etmiştir.

Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.

TMK’nin 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.

Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.

Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

TMK’nin 733/3. maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 Esas, 470 Karar. sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Somut olaya gelince; dava konusu pay satışı 09.10.2014 tarihinde yapılmış ve davacı paydaşa yasa uyarınca ihtarname ile herhangi bir bildirim yapılmamış olup dava 07.07.2015 tarihinde, süresinde açılmıştır.

Yasa koyucu tarafından önalım hakkının ne şekilde ve hangi sürede kullanılması gerektiği konusunda düzenlemeler yapıldığı gibi önalım hakkına dayanılarak dava açılamayacak haller de tek tek gösterilmiştir. Davacı önalım hakkından feragat etmemiş ve yasal olarak tanınan önalım hakkını kullanmış olup ortaklığın giderilmesi davasının bulunması, önalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasına engel olmadığından, mahkemece davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken dürüstlük ilkesine aykırı davranıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.