Taşınmaz mal, tapuda kayıtlı olsun veya olmasın taşınmazdan ayrılması mümkün bir kısmı veya belirli bir payı zilyetlikle kazanılabilir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
K: Kadastro sırasında 805 parsel sayılı 40450 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydı ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği, satınalma nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir. Davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine, irsen intikal ve taksime dayanarak dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin davacı ve davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli parselin tarafların ortak miras bırakanından intikal ettiği, miras bırakanın ölümü ile terekesinin 1954 yılında paylaşıldığı, paylaşım sonucu taşınmazın davacılar ile davalının bayiine düştüğü ve tarafların kardeş oldukları mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Mahkemece tarafların mirasçı oldukları ve mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinin yürümeyeceği kabul edilerek taşınmazın payları oranında taraflar adına tesciline karar verilmiştir. Miras bırakanın terekesi 1954 yılında paylaşıldığına göre taraflar arasındaki miras ilişkisi ve buna bağlı olarak iştirak halinde mülkiyet şekli sona ermiştir. Paylaşım tarihinden itibaren paydaşların payları müşterek mülkiyet şekline dönüşmüştür. Harici paylaşımla mirasçılık ilişkisi son bulduğuna göre mirasçılar arasında zamanaşımı hükümlerinin yürümeyeceğine ilişkin kuralın olayda uygulanması mümkün değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/2. maddesi gereğince taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının zilyetlikle iktisabı mümkündür. Kadastro tesbiti 1988 yılında yapılmış olup tesbit tarihine kadar davalının taşınmazı çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatı ile 20 yılı aşkın bir süre kullandığı, zilyetlikle mülk edinme şartlarının davalı yararına oluştuğu dosya kapsamı ile sabit olmaktadır.
SONUÇ: Hal böyle olunca davanın reddine ve taşınmazın davalı adına tapuya tesciline karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 25.10.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.