Tapu kaydı kapsamında bulunmayan taşınmaz hakkında 3402 s. Kanun’un 20/4. maddesi uygulanmaz. Kadastro tespitinden sonra doğmuş olan bir hakka dayanılarak açılan davalara bakma görevi genel mahkemelere aittir.
Taraflar arasındaki kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
K: Kadastro sırasında; 60 parsel sayılı, 7900 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilmiştir. İtirazı tapulama komisyonunda reddedilen Hazine taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek dava açmış, müdahiller satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine ve müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve davalı yararına zilyetlikle mülk edinme şartlarının oluştuğu sabit olduğuna göre davacı Hazinenin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
2- Müdahil davacıların temyiz itirazlarına gelincE: Müdahil davacıların dayanaklarını oluşturan tapu kaydının dava dışı 25 sayılı parseli kapsadığı, çekişmeli parselin tapusuz olduğu ve tapu kaydının dava konusu 60 sayılı parseli kapsamadığı mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık tapusuz bulunan 60 sayılı parselin de davalı S… tarafından müdahil davacılara satılıp satılmadığına ilişkindir. Çekişmeli parselin kadastro tespiti 1975 yılında, dayanak satış işlemi ise 1986 yılında yapılmıştır. Müdahil davacılar kadastro tespitinden sonra doğan hakka dayanmaktadırlar. Çekişmeli taşınmaz tapu kaydı kapsamına girmediğine göre dava konusu olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/4. maddesi hükmü uygulaması mümkün değildir. Tespitten sonra doğan uyuşmazlıklara bakmak görevi genel mahkemelere aittir. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin bulunduğundan bu hususun re’sen gözetilmesi gerekir.
SONUÇ: Bu nedenle müdahil davacılar tarafından açılan davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek hüküm kurulması isabetsiz olduğundan, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 12.11.1993 gününde oybirliği ile karar verildi.