Kadastro Kanunu’nun 31/2. maddesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının, daire amiri veya daire amirinin yetkili kılacağı kişiler tarafından yargı mercilerinde temsil edilebileceği hüküm altına alındığından; davanın, Hazine adına yasal temsilcisi tarafından açıldığının kabulü ile uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi gerekirken, mahkemece, yetkili kişi tarafından itiraz edilmemesi nedeniyle tutanağın Hazine yönünden kesinleştiğinden bahisle, davanın reddedilmesi isabetsizdir.
Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan, dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
K: Yargıtay bozma ilamında özetlE: “Hazinenin diğer temyiz itirazları yerinde değilse de, krokide C harfi ile gösterilen bölümün mera olup olmadığı ve bitişik 52 ve 59 sayılı mera parsellerinden kazanılıp kazanılmadığı, başka köyden seçilecek bilirkişi ve gösterilecek tanık sözleri ile belirlenmeden hüküm kurulmasının isabetsizliğine” değinilmiştir. Mahkemece yetkili kişi tarafından itiraz edilmemesi nedeniyle tutanak Hazine yönünden kesinleştiğinden açtığı davanın reddine, kazanılmış hak durumu da gözetilerek çekişmeli parselin 7920 metrekarelik bölümünün davacı A… ve müşterekleri, kalan 79.480 metrekarelik bölümünün davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Resmi kurumlarda yetkili amirin görevde bulunmaması halinde, ona vekalet eden kişinin, yetkili kişinin görevlerini kullanacağı bilinen bir gerçektir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/2. maddesinde; kamu kurum ve kuruluşlarının daire amiri veya daire amirinin yetkili kılacağı kişiler tarafından yargı mercilerinde temsil olunacağı hükmüne yer verilmiştir. Anılan Kanunun geçici 4. maddesi gereğince görülmekte olan davalara bu kuralın uygulanması zorunludur. Bu nedenle davanın Hazine adına yasal temsilcisi tarafından açıldığının kabulü gerekir. Kaldı ki, dava iki kez Yargıtay’ca bozulmuş, bozmaya uyulmakla taraflar yararına usuli müktesep hak oluşmuştur.
SONUÇ: Hal böyleyken uyuşmazlığın esastan çözülmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 20.3.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.