Kural olarak, tapulu taşınmazın tapu dışı satımı geçersizdir. Ancak 3402 s. Kadastro Kanunu’nun 13/B-b maddesinde öngörülen şartlar mevcut ise, tapu dışı satıma geçerlik tanınmıştır. Bu şartlardan biri de, tapu dışı satıma dayanan zilyedin, zilyetliğinin tapu dışı satım tarihinden, tespit tarihine kadar 10 yıl çekişmesiz sürmüş olmasıdır.
Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi süresinde duruşmalı olarak istenmiştir. Yargıtay duruşması için gerekli tebligat giderleri ödenmediğinden, duruşma isteminin bu yönden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR: Kadastro sırasında, 676 ada, 33 parsel sayılı 1942.47 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeniyle M… B… ve M… Ç… adlarına tesbit edilmiş ve üzerindeki ağaçların M…’ye ait olduğu tutanağın beyanlar hanesinde gösterilmiştir. Davacı M…, yasal süresi içinde taşınmazı satın aldığına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. M… B… ve M… Ç…’nin muhdesatın da kendilerine ait olduğuna ve Hazine vekilinin taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğuna dayanarak açtıkları davalar birleştirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacılar Hazine, M… Ç… ve M… B…’nin davalarının reddine, davacı M…’nin davasının kabulüne dava konusu parselin M… adına tapuya tesciline, taşınmaz üzerindeki muhdesatın da adına beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş; hüküm davalılar (M.B.) ve (M.Ç.) vekilleri ile davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 – Çekişmeli parselin 1970 yılında tescil ilamı ile oluşan tapu kaydı kapsamında kaldığı, mahkemece toplanan ve doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Bu nedenle davacı Hazinenin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının (REDDİNE).
2 – Davacı ve davalı M… B… ve M… Ç…’nin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece tapu dışı satıma değer verilerek hüküm kurulmuş ise de, yapılan uygulama dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Tapu dışı satım 1984 tarihinde, kadastro tesbiti ise 1988 yılında yapılmıştır. Tapu dışı satım tarihinden tesbit tarihine kadar on yıllık süre geçmediğine göre, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesinde öngörülen şart gerçekleşmediğinden, tapu dışı satıma değer verilemez. Öte yandan, taşınmaz üzerindeki ağaçların 20-25 yaşlarında olduğu, satış tarihinden önce kayıt malikleri tarafından dikildiği, ağaçların tapu dışı satın almaya dayanan kişi tarafından dikilmediği dosya kapsamı ile sabittir. Bu nedenle, muhdesatın kayıt maliklerine ait olduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca; M… tarafından açılan davanın reddine, M… B… ve M… Ç… tarafından açılan davanın kabulü ile tutanağın beyanlar hanesindeki şerhin de kaldırılması suretiyle taşınmazın payları oranında adlarına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir. Kabule göre de; Medeni Kanunun 619. maddesi hükmü gözönünde tutulmaksızın lehine tescil kararı verilen kişiler adına ayrıca muhdesat gösterilmesi yasaya uygun değildir.
SONUÇ: Bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün (BOZULMASINA), 14.9.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.