Kadastro sırasında, taşınmaz, uygulanan tapu kaydı miktar fazlası nedeniyle davalı Hazine adına tespit edilip, tespite karşı itirazı kadastro komisyonunda reddedilen davacılar, taşınmazın tapu kayıtları kapsamında kaldığını ileri sürüp dava açtığı takdirde; mahkemece, kök tapu ve ifraz kayıtlarının kapsamı, komşu parsellere ait tutanak suretleri ile belirlenmeli, bilirkişi, tanık, keşif yardımıyla tüm parsellerin miktarının tespite uygunluğu belirlenip, miktar fazlası bulunup bulunmadığı tespit edilmeli ve tüm deliller değerlendirilip hüküm verilmelidir.
Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR: Kadastro sırasında 449 ada 6 parsel sayılı 71.528.73 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 449 ada 7 parsele uygulanan tapu kaydı miktar fazlası nedeniyle davalı Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazı, kadastro komisyonunda reddedilen davacılar, taşınmazın tapu kayıtları kapsamında kaldığına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli parselin davalı Hazine adına tesciline, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı gereğince işgal konusunda karar alınmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı İ… ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Tesbite esas olan Temmuz 1339 tarih, 23 nolu tapu kaydının ihdasına ilişkin kayıt Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndan getirtilmiş, kaydın ihdasından sonra mevki, miktar ve hudutlarında değişiklik olup olmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca, davacıların dayandıkları 16.6.1948 tarih, 17 numaralı tapu kaydının ihdasına ilişkin belgeler Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilmemiş, kaydın ihdasında krokisi bulunup bulunmadığı sorulmamış, tapu kaydının ifrazına ilişkin krokiler olup olmadığı araştırılmamış, dayanak tapu kaydının ifrazdan önceki kapsadığı alan ile ifraz sırasında kapsadığı alanlar ayrı ayrı saptanarak, teknik bilirkişiye krokide işaret ettirilmemiş, gerek kök tapu kaydının ve gerekse ifraz kayıtlarının kapsadığı taşınmazların çevresinde bulunan tüm komşu parsellere ait tutanak suretleri ve dayanakları getirtilerek ve mahalline uygulanarak bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmemiş, teknik bilirkişiye kayıt uygulamalarını gösterir, keşfi ve uygulamayı izlemeye olanak verir biçimde kroki düzenlettirilmemiştir. Hal böyle olunca, kayıtların kapsamları sınırlarının niteliğine göre doğru olarak belirlenmeli, gerek tapu kayıtlarının ifrazdan önceki ve gerekse ifrazdan sonraki durumları gözetilerek ve kadastro sırasında kayıtların revizyon gördüğü tüm parsellerin miktarları saptanarak tesbitlerin kayıt miktarlarına uygun bulunup bulunmadığı ve miktar fazlası bulunup bulunmadığı tesbit olunmalı ve kayıt kapsamı dışında kalan taşınmazların zilyetlikle iktisaba elverişli olup olmadığı üzerinde durulmalı, taşınmazın öncesinin kime ait bulunduğu, kimden kime kaldığı, nasıl ve ne şekilde kullanıldığı, taşınmazın kullanımının ekonomik amaca uygun bulunup bulunmadığı konusunda yerel bilirkişiler ile tanıklardan olaylara dayalı ayrıntılı ve gerekçeli bilgi alınmalı, tesbit bilirkişileri de tanık sıfatıyla dinlenilmeli, kanalın yapıldığı 1975 tarihinden önceki kullanım durumu doğru olarak belirlenerek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 21.9.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.