1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1994/2543 K: 1994/8107 T: 19.10.1994


kadastroda, imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmesi halinde tapuya paydaş olan kimseler adına, pay oranları ve fiili kullanma durumlarına göre tespit yapılır.

Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalı N. (Z. mirasçısı) tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

2981 sayılı Yasa gereğince yeniden yapılan kadastro çalışmaları sırasında 179 ada, 20 parsel sayılı, 126 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı ile haricen satış ve ifraz nedenleriyle davacı E: ve davalılar N. ve Z. adlarına paylı olarak tespit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı E: taşınmazın tamamı için kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve satın almaya dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı E: adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı N. (Z. mirasçısı) tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki çekişme 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa’nın 10/b maddesi uygulamasından önceki tapuda paydaş olan kişiler arasında 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 13/B-C ve Medeni Yasa’nın 639/2. maddesinin uygulama olanağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Çekişmeli 179 ada, 20 no’lu parselin de içinde bulunduğu S. Merkez Mahallesi’nde bulunan taşınmazın ilk defa kadastro tespiti 1956 yılında kesinleşmiş ve davacı ile davalının miras bırakanı Z. ve daha birçok kişiler adına paylı olarak tescil edilmiştir. Daha sonra özel parselasyona tabi tutularak bir çok kişiye pay satışı suretiyle temlik edilmiştir. Son olarak da 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa’nın 10/b maddesi uygulaması yapılmıştır. Sözü edilen yasa maddesinde “üzerinde imar mevzuatına aykırı olarak toplu binalar inşa edilmiş, paylı veya özel parselasyona dayalı arsa veya arazilerde kişilerin pay miktarları ve fiili kullanma durumları dikkate alınarak” yapılacak uygulama yöntemi ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre ancak tapuda paydaş olan kimseler adına “pay oranları ve fiili kullanma durumları” dikkate alınarak tespit yapılacak ve tapu dışı yolla devralan kişi yararına herhangi bir tespit yapılamayacaktır.

Tespitlerde 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın usule ilişkin kuralları da göz önünde bulundurulacaktır.

Somut olayda, taşınmazda 13/126 pay davacı E:, 75/126 pay da davalıların miras bırakanı Z. adına kayıtlıdır. Z.’nin 1943 yılında öldüğü dosyadaki mirasçılık belgesinden anlaşıldığı gibi, taşınmaza Z. mirasçılarının hiç zilyet olmadıkları, tamamının E:.. tarafından 1956 yılından, tespitin yapıldığı 1987 yılına kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Şu hale göre, Z. adına olan pay tapu kaydı 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 13/B-c ve Medeni Yasa’nın 639/2. maddesi gereğince taşınmaza zilyet olan diğer paydaş davacı E: yararına yasal değerini yitirmiş olduğu göz önünde bulundurularak hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Sonuç: Davalı Z. mirasçısı N.’nin temyiz itirazları yerinde değildir. Açıklanan nedenlerden ötürü hükmün ONANMASINA, 19.10.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.