Harici satışın yapıldığı tarih ile elatmanın önlenmesi davasının açıldığı tarihe kadar geçen on yıllık sürede davalıların malik sıfatıyla aralıksız ve çekişmesiz zilyet bulunmaları ve kadastro tapu kaydı hukuki değerini yitirip, harici satış geçerlilik kazanır.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalılardan M. tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında; 116 ada, 2 parsel sayılı, 67.200 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesine davacı H. tarafından davalılar M. ve G. aleyhine açılmış olan dava kadastro mahkemesine devir edilmiştir. Mahkemece, çekişmeli 116 ada, 2 sayılı parselin davacı H. adına tesciline, davalıların el atmanın önlenmesine karar verilmiş; hüküm, davalılardan M. tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın kadastro tespitinden önce 4753 sayılı Yasa’ya göre tesis edilen 3.3.1956 tarih, 181 numaralı tapu kaydına dayanarak M. ve G. aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı el atmanın önlenmesi davası görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Dava konusu tapuda kayıtlı 2 numaralı parselin 24.9.1973 tarihli harici satış senediyle bir bölümü M., bir bölümü de senet düzenlenmeden aynı yılda davalı G.’nin kocası R.’ye haricen satıldığı ve zilyetliklerinin satış tarihinden davalılara teslim edildiği dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi, taraflar arasında bu konularda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Böylece taraflar arasındaki uyuşmazlık tapulu taşınmaz hakkında yapılan harici satışın geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece kadastro tespitinden önce Asliye Hukuk Mahkemesine açılan el atmanın önlenmesi davası sebebiyle harici satışın bozulduğu gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Kural olarak, tapulu taşınmazların harici satışı geçersizdir. (Medeni Yasanın 634, Borçlar Yasasının 213. maddeleri ve Noterlik Yasası). Ancak tasfiye yasaları niteliğini taşıyan ve yürürlükten kaldırılan 766 sayılı Tapulama Yasası’nın 32/C ve sonradan yürürlüğe konulan 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 13/B-b maddelerindeki koşulların gerçekleşmesi halinde harici satışın geçerlilik kazanacağı öngörülmüştür. Asliye Hukuk Mahkemesine 28.5.1987 tarihinde tapu kaydına dayanılarak el atmanın önlenmesi davası açılmıştır. Kadastro tespiti 23.11.1990 tarihinde yapılmıştır. Böylece harici satışın yapıldığı tarih ile Asliye Hukuk Mahkemesine de tapu kaydına dayanılarak açılan el atmanın önlenmesi davasının tarihine kadar 10 yıllık süre geçmiş bulunmaktadır. Davalılar harici satışın yapıldığı tarihten el atmanın önlenmesi davasının açıldığı 28.5.1987 gününe yada tespit tarihine kadar malik sıfatıyla aralıksız ve çekişmesiz zilyet bulundukları ve böylece 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 13/B-b maddelerindeki koşulların davalılar yararına gerçekleştiği ve davacının dayandığı tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği anlaşılmaktadır. (Hukuk Genel Kurulu’nun 8.12.1993 gün ve 1993/7-563-794 sayılı Kararı)
Sonuç: O halde yasa gereği geçerlilik kazanan harici satış sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesi isabetsizdir. Ne var ki, hüküm davalılardan M. tarafından temyiz edilmiş bulunduğu nazara alınarak 21.9.1993 tarihli uzman bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen ve M. tarafından harici senetle satın alınan 40000 metrekarelik bölüme yönelik temyiz itirazlarının kabulüne ve yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerden ötürü M. yararına BOZULMASINA, 14.6.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.