Taşınmazın kaçak ve yitik kişilerden kalmadığı tespit edilirse, hazine adına olan tapu kaydına değer verilmeyip, tapu kaydından geriye doğru zilyet yararına yasal koşulların gerçekleştiğinin saptanması halinde zilyet adına tescili sağlanır.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı S… tarafından süresi içinde temyiz edilmekle; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 371 ada 2, 420 ada 3, 414 ada 19 parsel sayılı, 166118, 672498, 860880 metre kare yüzölçümündeki taşınmazların, Hazineye ait tapu kayıtları kapsamında kaldığı ve asliye hukuk mahkemesinde davalı olduklarından malik haneleri açık bırakılarak tespit edilmiştir. Tespitten önce asliye hukuk mahkemesinde davacı S… tarafından Hazine ve belediye aleyhinde açılan tapu iptali ve tescil davası görevsizlikle kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro sırasında 270 ada 5 parsel sayılı 13943 metre kare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı nedeni ile Hazine adına tespit edilmiştir.
İtirazı, komisyonca reddedilen S., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmış, her iki dava birleştirilmiştir.
Mahkemece, S.’nin açtığı davaların reddine, taşınmazların davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı S. tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; dava konusu parsellerin Hazine adına 4753 sayılı Yasa hükümlerine göre tapuya tescil edildiği, taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kaldığı, bu tür yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ile belirtme tutanağında isimleri yazılı bilirkişilerden bir kısmı taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kalmadığını söylemişlerdir. 1962 tarihinde düzenlenen belirtme tutanağında taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden Hazineye kalan yerlerden olduğu, bu kişiler adına tapu kayıtlarının bulunduğu, ancak yaşlı kişiler bulunamaması nedeniyle tapuların yerine uygulanamadığı yazılmıştır. Taşınmazların kaçak ve yitik kişilerden kalmadığının anlaşılması halinde, Hazine adına oluşan tapu kaydı tarihinden geriye doğru davacılar yararına; 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 46/1 ve 14. maddesindeki koşulların oluşması halinde, Hazine adına olan tapu kaydına değer verilmeyerek zilyetler adına tescile karar verilebileceği öngörülmüştür.
Şu hale göre, belirtme tutanağında taşınmazların kaçak ve yitik kişiler adına tapuda kayıtlı olduğu, ancak kayıtların yerine uygulanamadığı bildirilmiş olduğundan davalı Hazineden kaçak ve yitik kişiler adına eski tapu kaydı olup olmadığı sorulup varsa tüm tedavülleriyle getirilmeli, ayrıca Köy Hizmetleri Müdürlüğünden Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında ibraz edilen, ancak uygulanamadığı belirtme tutanağında yazılı tapu kayıtları istenmeli, çekişmeli parsele komşu ya da yakın komşu parsellere ait tutanak örnekleri dayanağı kayıt ve belgeler getirtilmeli, davacıların eski vergi kaydı olup olmadığı ya da kaçak ve yitik kişilerden kalması nedeniyle 1937 yılında genel vergi yazımı sırasında Hazine adına vergiye kayıt edilip edilmediği araştırılmalı, bundan sonra çevreyi iyi bilen olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler yardımı uzman bilirkişi huzuruyla kaçak ve yitik kişilere ait tapu kayıtları varsa vergi kayıtları yerine uygulanmalı, daha önce dinlenen tanıklar ile belirtme tutanağında isimleri yazılı sağ olan muhtar ve bilirkişilerin tümü taşınmaz başında dinlenerek kendilerinden taşınmazın öncesinin ne olduğu, kimden kime kaldığı, kimler tarafından nasıl zilyet edildiği, zilyetliğin ekonomik amacına uygun olup olmadığı zilyetlerin başlangıç ve sürdürülüş biçimi, davacı ve miras bırakanın bu yerleri kullanmasından dolayı Hazineye ecrimisil ödeyip ödemediği, maddi olaylara dayalı olarak ayrıntılarıyla sorulup saptanmalı, belirtmelik tutanağındaki bilgiler ile toplanan deliller arasında çelişki olduğu takdirde yöntemine uygun biçimde giderilmeye çalışılmalı, bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu komşu parsel kayıtlarıyla denetlenmeli, davacı ve miras bırakanın ölüm tarihine göre 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesi gereğince 40/100 dönümlük kısıtlama araştırması yapılmalı, belirtme tutanağında davacının ya da akti ve irs ilişkisi bulunan kişilerin beyanı varsa, bunun davacıyı bağlayacağı göz önünde tutulmalı, bundan sonra delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmemiş olması doğru değildir.
Sonuç: Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile açıklanan nedenlerden ötürü hükmün BOZULMASINA, 30.5.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.