1. Anasayfa
  2. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E: 1998/1667 E: 1998/1690 T: 21.4.1998


Kadastro ile oluşturulan tapu kayıtlarına karşı, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki sebeplere dayanılarak dava açılamaz hükmü 766 s. Yasa’nın 31/2 ve 3402 s. Yasa’nın 12/3 maddelerinde açıkça yer almakta olup, on yıllık sürenin hak düşürücü nitelikte olması nedeniyle mahkemece bu hususun re’sen dikkate alınması gerekir. Kadastro tespiti 766 sayılı Yasa hükümlerince yapıldığı takdirde, 3402 s. Yasa’nın Gç. 4. maddesinde belirtilen ek bir yıllık süreden yararlanılması mümkün değildir.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacılar A… ve arkadaşları tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR: Davacılar tapu kaydına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro sonucu davalı adına oluşan 1/5 pay tapu kaydının iptali ve tescili isteğiyle dava açmışlardır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar A… ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, kadastro tesbitine esas alınan Mayıs 1317 tarih, 135 sıra nolu tapu kaydı ve intikallerine göre Hazinenin taşınmazda kaçak ve yitik kişilerden kalan 1/5 payın maliki olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir. İptali istenen tapu kaydı 766 sayılı Yasa hükümlerince yapılan Kadastro tesbiti sonucu oluşturulmuştur. Kadastro tesbitinin yapıldığı 27.4.1970 ve itiraz üzerine komisyonca verilen karar günü olan 29.4.1972 tarihinde yürürlükte bulunan 766 sayılı Kadastro Yasasının 31/2. maddesinde sicillerde belirtilen haklara tescilleri tarihinden itibaren on sene geçtikten sonra kadastroya takaddüm eden nedenlere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı hükme bağlanmış olup bu husus daha sonra 9.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Yasasının 12/3. maddesinde de aynen kabul edilmiştir. Dava açılmaması sonucu komisyon kararının 17.7.1972 tarihinde kesinleştiği ve aynı tarihte siciline işlenerek tapu kaydının oluşturulduğunun kayıt ve belgelerin incelenmesinden anlaşılmıştır. Gerek 766 ve gerekse 3402 sayılı Yasalarda öngörülen on yıllık süre hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. 3402 sayılı Kadastro Yasasının geçici 4. maddesinin 3. fıkrasında 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanaklar kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde bu kanunun (3402 sayılı) yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri tarafından dava açılabileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda kadastro tesbiti 766 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yapıldığına göre, davacının sözü edilen geçici maddede öngörülen bir yıllık süreden yararlanma olanağı yoktur. Başka bir anlatımla geçici 4. maddenin davada uygulama yeri bulunmamaktadır. Açıklanan bu hukuksal olgular karşısında mahkemece davanın süre yönünden reddi yerine yazılı olduğu üzere esastan reddedilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Davacı A… ve arkadaşlarının temyiz itirazları bu yönden yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 21.4.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.