Dört tarafı mera ile çevrili olan bir yerin öncesinin mera olduğunun kabulü gerekir; aksinin kabulü halinde mera bütünlüğünün bozulması kaçınılmaz olacaktır; eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez; köy muhtarlıkları hariç diğer kamu kurum ve kuruluşlarının zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz mal iktisap etmeleri mümkün değildir.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda; Davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm davalı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 206 ada 7 parsel sayılı 5759,90 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mera olarak sınırlandırılmak suretiyle tespit edilmiştir. Askı ilan süresi içinde davacı Belediye Başkanlığı taşınmazın mera olmadığını ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin davacı belediye adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davacı Belediye yararına taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Uyuşmazlık taşınmazın mera olup olmadığı yolundadır. Taraflar herhangi bir kayıt ve belgeye dayanmamışlardır. Eylemli durumda taşınmaza birinci derecede komşu 6 ve 8 no’lu parseller ile 6 no’lu parselden sonra gelen 101 ada 16 no’lu parsellerin mera niteliği ile yapılan sınırlandırma ve tespitleri itiraza uğramaksızın kesinleşmiştir. Dört tarafı mera ile çevrili olan bir yerin öncesinin mera olduğunun kabulü gerekir. Aksinin kabulü halinde mera bütünlüğünün bozulması kaçınılmaz olacaktır. Eylemli duruma aykırı düşen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Kaldı ki, köy muhtarlıkları hariç diğer kamu kurum ve kuruluşlarının zilyetliğe dayalı olarak taşınmaz mal iktisap etmeleri de mümkün değildir. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında davanın reddine ve taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Yasası’nın 16/B maddesi uyarınca mera niteliği ile sınırlandırılıp özel siciline yazılmasına karar vermek gerekirken değerlendirme yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere kabulü yoluna gidilmiş olması doğru değildir.
Davalı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, 15.5.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.