Bir yerin mera olarak kabulü için o yerle ilgili mera tahsis kararı veya kaydının olması, ya da başlangıcı bilinmeyen bir süreden beri vede eylemli şekilde mera olarak kullanılması gerekir.
Taraflar arasındaki tespite itiraz davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Ahmet tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Kadastro sırasında 2812 parsel sayılı 14850 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın toprak tevzi komisyonunca mera olarak gösterilmesi nedeniyle mera olarak sınırlandırılmıştır. İtirazı kadastro komisyonunda reddedilen Ahmet kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve dava konusu parselin mera olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı Ahmet tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece taşınmazın toprak tevzi komisyonunca düzenlenen mera haritası sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın tümden reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Tespit nedenine, ileri sürülüşe ve savunmaya göre uyuşmazlık, taşınmazın mera olup olmadığı yönünde toplanmaktadır. Öğretiye ve devamlılık arz eden yargısal uygulamalara göre bir yerin mera olarak kabulü için o yerle ilgili mera tahsis kararı veya kaydının olması, yada başlangıcı bilinmeyen bir süreden beri ve de eylemli şekilde mera olarak kullanılması gerekir. Her ne kadar mahkemece taşınmazın toprak tevzi komisyonunca düzenlenen 20 ada 1 parsel nolu mera haritası sınırlarında kaldığı kabul edilmiş ise de, bir yerin salt mera sınırı içine alınmış olması başka delillerle doğrulanmadığı sürece tek başına o yerin mera olduğunun kabulüne yeterli değildir. Kaldı ki gerek tapu sicil müdürlüğünden ve gerekse köy hizmetleri il müdürlüğünden gelen cevabı yazılarda taşınmazın bulunduğu köyle ilgili herhangi bir mera tahsis kaydının olmadığı bildirilmiştir. Bilgisine başvurulan bilirkişi ve tanıklarda taşınmazın mera olmadığını, güneydeki bir bölümünün eskiden beri ekilip sürüldüğünü haber vermişler bilirkişi ve tanıkların beyanları ziraatçi bilirkişi raporlarıyla da doğrulanmıştır. Diğer taraftan taşınmaz yönünü mera okuyan komşu parsel kayıtları da bulunmamaktadır. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında mahkemece 27.6.1995 günlü krokide A harfi ile işaretli 6400 metrekarelik bölümle ilgili davanın kabulüne, geri kalan bölüme yönelik davanın reddine karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacı Ahmet’in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, 5.5.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.