Bilirkişi raporları arasında uyum sağlanamayan hallerde, ortalama değeri ifade eden rapora göre hüküm kurulması gereklidir.
Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: K: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; 1- Kamulaştırma Kanununun taşınmazın değerlendirilmesine ilişkin esaslarını içeren hükümleri dikkate alındığında, bilirkişi raporları arasında uyum sağlanamayan hallerde ortalama değeri ifade eden rapora göre hüküm kurulması gerekli olup, davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde ise de; bilirkişi raporlarının usul ve yasaya uygun ve değerlendirme esasları yönünden hükme yeterli olmaları asıl koşuldur. Bu nedenle davacının temyizi aşağıdaki bozma sebepleri ile birlikte değerlendirilmiştir.
2- Davalı tarafın temyizine gelince;
a- Her üç bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz için yapılan değerlendirmede %5 kapitalizasyon faizi uygulanmış olup, kapitalizasyon faizinin bu oranda saptanmış olmasında dikkate alınmış olması gereken, yola ve meskun yerlere yakınlık gibi unsurların aynı zamanda Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (i) bendi hükmüne göre, objektif nedenle arttırmaya konu edilerek bu unsurların mükerreren değerlendirilmiş olması,
b- Taşınmaz üzerinde T: E: K: lehine irtifak hakkı tesis edilmiş olduğuna göre bu irtifakın taşınmazın değerinde meydana getirmesi kaçınılmaz olan değer düşüklüğünün dikkate alınmamış olması,
c- Kamulaştırma Kanununun 11. maddesine göre tüm değerlendirmelerin taşınmazın değerlendirme tarihi itibarı ile mevcut durumu ve nitelikleri ile olduğu gibi kullanılması haline göre yapılması zorunlu olup bilirkişi raporlarında şeftali bahçesi olarak kullanıldığı belirtilen taşınmazdan doğal gaz boru hattının geçirilmesi ile meydana gelebilecek arıza nedeniyle riskler doğabileceği, ağaç dikilemeyeceği, inşaat yapılamayacağı gibi taşınmazın mevcut durumu ile bağdaşmayan ve varsayımlara dayanan gerekçelerle değer kaybının belirlenmesi ve bu kaybın birinci ve üçüncü bilirkişi raporlarında %9 ve 10 gibi fahiş sonuçlar doğuracak yüksek oranlarda kabulü,
Geçici irtifak tesis edilen 820 m2’lik alan üzerinde mevcut olduğu saptanan 7 adet incir ağacının bu geçici irtifak sebebi ile tamamen tahrip edildiği kabul edilerek bunların değerine hükmedilmek gerekli ise de 2. ve 3. bilirkişi kurulu raporlarında, şeftali bahçesi olarak değerlendirilen taşınmazın bu bölümü için ayrıca mahrum kalınan 2 yıllık gelire de hükmedildiği dikkate alınarak incir ağaçlarının müstakbel verimliliğine de esas alınan JUNGE metodu tabir edilen metodun değil, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında yer alan, kaim değer esası üzerinden hesaplanması gerekir. Bu tür uygulamalarda ağaçların değeri, kapladıkları yerin kapama incir bahçesi şeklinde değerlendirilmesinden sonra aynı alanın ayrıca tarla değeri bulunmakta ve kapama incir bahçesi değerinden bu değer düşüldüğünde ağaç sayısına bölünerek bulunmaktadır. Geçici irtifaka konu yerin irtifak süresi içinde mahrum kalınan geliri üzerindeki muhdesata göre hesaplandıktan sonra ayrıca incir ağaçlarının istikbale muzaf biçimde gelirleri esas alınarak değerlerinin hesaplanmış olması doğru görülmemiştir.
Mahkemece yukarıdaki hususlar dikkate alınarak hesaplama yapılıp doğru sonuçlara varılmak üzere bilirkişi kurullarından ek raporlar alınmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemenin uyduğu bozma ilamı gereğini bilirkişi kurulları da yerine getirmek durumundadır. Bilirkişi kurulları mahkemenin uyulmasına karar verdiği Yargıtay bozma ilamında yer alan esaslar dairesinde inceleme yapmaktan ve rapor vermekten kaçınamazlar.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 27.4.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.