En önemli nokta 28.5.1927 günlü 1062 sayılı kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp, sınırlanmadığının daha açık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidir. Yabancı ülke mevzuatında bir engel olmamakla beraber Türk Vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmeleri şu veya bu biçimde fiilen engelleniyorsa, Tapu Kanununun 35. maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Taraf1ar arasındaki dayanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
K: Davalıların miras bırakanı Haralambos 1940 tarihinde, Anastaolus 1956 tarihinde vefat etmiştir. Miras ölüm tarihinde açılır. (MK: md. 517)
“Tahdidi mutazammın kanun hükümleri yerinde kalmak ve karşılıklı olmak şartı ile yabancı hakiki şahıslar Türkiye’de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler”. (Tapu K: md. 35)
Kanun karşılıklılık esasının ne şekilde belirleneceğini açıklamamıştır. Türk yabancılar hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklı işlem (mütekabiliyet) esası, en az iki Devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkelerinde diğerinin vatandaşına aynı mahiyetteki haklan karşılıklı tanımalarını ifade eder. Bu ilke anlaşma ile tanıma yanında iç mevzuat bakımından bir engel koyma biçiminde yazılı hukukta yer alabilir.
Ancak en önemli nokta 28.5.1927 günlü 1062 sayılı kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp, sınırlanmadığının daha açık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidir.
Yabancı ülke mevzuatında bir engel olmamakla beraber Türk Vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmeleri şu veya bu biçimde fiilen engelleniyorsa, Tapu Kanununun 35. maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Bunun yanında yabancı ülke taşınmazın bulunduğu yer bakımından (örneğin sahilde bulunan taşınmazlarla ilgili) izne bağlılık ve yasaklamalar getirilmişse, bizim mevzuatımız bakımından engel olmasa bile sahildeki taşınmazın yabancı tarafından edinilebileceği kabul edilemez.
Mirasçıların Yunanistan vatandaşı oldukları konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı gibi, dosya arasında bulunan Sakız Belediyesinin düzenlediği belge ile de bu yön belirlidir.
İncelenen diğer dava dosyalarda, örneğin Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen 1990/1131 sayılı davaya Adalet Bakanlığından verilen 21.8.1991 tarihli 36714 sayılı yazıda “Yunanistan Medeni Kanunun 4. maddesinde yabancı, Yunan vatandaşları gibi aynı Medeni Haklardan yararlanır hükmünün yer aldığı görülmekte ise de, pratikte yabancı uyruklular için medeni haklardan yararlanmanın özellikle taşınmaz mal EDİNME Hakkının oldukça sınırlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Dışişleri Bakanlığından intikal eden bilgilerden anlaşıldığına göre, yabancıların bu ülkede gayrimenkul iktisabı ile ilgili mevzuatın gelişimi şu şekilde oluşmuştur:
1924 tarihli ve 3150 sayılı Yunan Kanunun 2/4. maddesine göre kararname ile tayin olunacak SINIR BÖLGELERİNDE yabancıların Tarım Bakanının izni olmadan Taşınmaz mal EDİNMELERİ yasaklanmıştır.
1925 tarih ve 7/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde Ziraat Nezaratenin izni olmadan yabancıların Hudut bölgelerinde taşınmaz mal EDİNEMEYECEĞİ belirtilmiş, hudut bölgeleri olarak Korfu adası ile etrafındaki adacıkları, Yanya, Ereveze, Florina, Pellis, Seroz, Drama, Vilayetleri ile tüm Batı Trakya ve Sisam, Lesbos (Midilli) adası gösterilmiştir.
1927 tarihli 22/24 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yukarıda anılan kararname ile saptanan sınır bölgelerinde yabancı gerçek ve tüzel kişilerin İcişleri, Tarım ve Savunma Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir komisyonun izni olmadan taşınmaz mallar üzerinde AYNI HAKLAR TESİS EDEMEYECEKLERİ öngörülmüştür. 1938 tarih ve 1366 sayılı kanun hükümlerine göre Yunanistan’ın sahil ve şuur bölgelerinde ve Yunan adalarının sahil ve sınır bölgelerinde taşınmaz mal EDİNMELERİ yukarıda belirtilen komisyonun iznine bağlanmıştır.
1945/374 sayılı kanun hükümlerine göre, sınır ve sahil bölgelerinde taşınmaz mal alacak kimselerin askeri bakımdan veya dış güvenlik yönünden sakıncalı bir durumu olmadığının mahalli garnizon komutanlığından bir yazı ile belgelendirilmesi gerekmektedir.
31 Aralık 1948 tarih ve 710 sayılı kanunla Yunanistan’da yabancı kişilerin taşınmaz mallarını serbestçe kullanmaları hususunda memleket tarımının geliştirilmesi ve himayesi bakımından Ziraat nezareti lehine bazı müdahale imkanları bahşeden tüm mevzuat hükümleri Oniki Adaya da teşmil edilmiştir.
24 Mayıs 1962 tarihli kararname ile sınır bölgeleri tayin edilen yerlerde, yabancıların taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet EDİNMELERİ yasaklanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere Yunanistan’ın topraklarının takriben yarısına tekabül eden ve özellikle soydaşlarımızın yerleşik bulunduğu bölgelerde TÜRK VATANDAŞI kişilerin TAŞINMAZ MAL EDİNMELERİNİN YASAKLANMASI karşısında 1062 sayılı kanun 1. maddesi uyarınca karşı önlem alınması yoluna gidilmiştir.” denmektedir.
Adalet Bakanlığı İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderdiği 21.6.1993 tarihli 25427 sayılı yazıda AT (AB) üyesi ülkeler vatandaşları ve Rum asıllı yabancılar için 31 Temmuz 1990 tarihinde yürürlüğe giren 1892/90 sayılı kanun hakkında bilgi verildikten sonra: “Yeni kabul edilen esaslar da, MÜLK EDİNME serbestisi yerine sadece Yunanistan ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerin Vatandaşları ile Rum asıllı üçüncü ülke vatandaşlarına istisnai muamele yapılabilmesi imkanı getirmektedir… Rum asıllı olmayan üçüncü ülke vatandaşlarının sınır ve kıyı bölgelerinde gayrimenkul EDİNME imkanları şimdilik bulunmamaktadır” denmiştir.
Adalet Bakanlığının Fatih 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/631-397 sayılı dosyasına gönderdiği 22.11.1995 tarih 54718 sayılı yazılarında, Yunanistan’da yabancıların ve bu esnada Türk vatandaşlarının miras yoluyla taşınmaz mal edinmelerini engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı, ancak Rum soyundan gelmeyen Türk vatandaşlarının Yunanistan’daki taşınmazlar hakkında hazinenin el koyması, zamanaşımı sebebiyle intikal, kamulaştırma gibi işlemlerle karşılaştığı, izinle satmaya teşvik edildiği, serbestçe tasarruf ve verasete konu olabilecek taşınmazların kaldığının şüpheli olduğu belirtilmiştir. Yukarıda gösterilen Yunanistan mevzuatındaki gelişme ve bu yazı özellikle bu davaya konu miras hakkı bakımından ilk murisin ve ara murislerin ölüm tarihleri itibariyle taşınmaz mallan tevarüs ve serbestçe tassaf yönünden fiili bir karşılıklılığın olmadığını açıkça göstermektedir. Murisin ölümünden sonra 31.7.1990 tarihinde yürürlüğe giren 1892/90 sayılı (modernizasyon, kalkınma ve diğer hükümlere dair) kanun, Yunanistan ve Avrupa Topluluğu ülkelerinin vatandaşları ile Rum asıllı diğer ülke vatandaşlarına sınırlamasız taşınmaz edinme ve tasarruf imkanı getirmiş ise de bu yasa Rum soyundan olmayan Türk vatandaşlarına herhangi bir imkan sağlamamıştır. Esasen 1988 tarihinde açılan tereke yönünden de uygulama alanı bulacak nitelikte değildir. Türk Hükümeti 1062 sayılı kanuna dayanarak 2.11.1964 tarih 6/3801 sayılı kararla, Yunanistan vatandaşları için karşılıklılık esasına göre sınırlandırmalar getirmiş, temlik yasakları koymuş, bilahare 3.2.1988 tarih 88/12592 sayılı kararla yasaklama getiren kararnameyi kaldırmış ve 23.3.1988 tarih 88/12752 saydı kararla da temlik yasağı dönemindeki taşınmazların Yunan vatandaşı kişiler adına tesciline imkan tanımış olması ile Bakanlar Kurulunun 1.9.1997 tarihli 97/9901 sayılı kararı ile Yunanistan uygulamasına paralel olarak oluşturulan komisyonunun 25.12.1998 tarihli ilke kararı da Tapu Kanunun 35. maddesi hükümlerini ortadan kaldıracak nitelikte değildir.
O halde davanın taşınmaz mallara mirasçılık yönünden kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. 5.6.2000