Yabancı ülke mevzuatında bir engel olmamakla beraber Türk vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmeleri şu veya bu biçimde fiilen engelleniyorsa, Tapu Kanunun 35. maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan 26.9.2000 günü temyiz eden Cavit vekili Av. geldiler. Karşı taraf vekilleri geldiler. Davalılardan Sudi Muço, Astrit Satka, Bajama Qorraj ve Saniye Satka geldiler. Gelenlerin bir bölümünün Türkçe bilmediği anlaşıldı. Sudi M nun oğlu Demir M tercüman tayin edildi. Doğru tercüme yapacağı yönünde yemin verildi. Tercüman vasıtası ile sonuldu. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
K: 1-Muris Yahya 1902 doğumludur. 17.12.1963 tarihinde Türkiye’de nüfusa yazılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında en geç bu tarihte Türk vatandaşlığını iktisap ettiğinin kabulü gerekmiştir. Dosyaya ibraz edilen diğer belgelerde Yahya’nın ölümüne kadar Arnavutluk vatandaşlığını muhafaza ettiği yazılıdır. Murisin vatandaşlık durumu evlat edinme işlemi hakkında uygulanacak maddi hukukun tespitinde esas alınacaktır. Murisin özellikle 20.10.1964 tarihindeki tabiiyeti o tarihte aynı zamanda Arnavutluk vatandaşı olup olmadığının yetkili merci İçişleri Bakanlığından sorulup belirlenmesi icap eder. Bu hususun dikkate alınmaması isabetsizdir.
2- Evlatlık işleminin Arnavutlukta 20.10.1964 tarihinde yapıldığı ileri sürülmektedir. Mukavele hangi memlekette yapılmış ise şekil noktasından o yer kanununun uygulanması zorunludur. (Locus regit aktum) Ancak evlatlık işleminin iptali hakkında Arnavutlukta (yapıldığı yerde) bir çok davaların açıldığı, sonuç olarak Arnavutluk Yüksek Mahkemesi Medeni Kanun Dairesinin 3.11.1999 günlü kararıyla 20.10.1964 gün ve 116 numaralı kararnamenin geçersizliğine ilişkin kararların bozulduğu anlaşılmaktadır. Bozma sonrası yapılan işlemler ile 20.10.1964 günlü kararın son durumu, geçerliliğini koruyup korumadığının belirlenmemesi ve tarafların dosyaya sundukları belgeler arasında çelişkilerin giderilmesi için Arnavutluk Hükümetinden Adli Yardım istenmemesi yerinde değildir.
3-Dava sonuç itibariyle önce verilen mirasçılık belgesinin iptaline ve muris Yahya’nın mirasçılarının belirlenmesine ilişkindir. Toplanan delillerden tüm mirasçıların Arnavutluk vatandaşı olduğu anlaşılmaktadır.
Miras ölümle açılır. (MK: m.522) şu halde mirasçıların mirasa ehil olup olmadığı da Yahya’nın ölüm tarihi olan 22.3.1977ye göre belirlenmesi icap eder.
Tahdidi mutazammın kanun hükümleri yerinde kalmak ve karşılıklı olmak şartı ile yabancı hakiki şahıslar Türkiye’de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler (Tapu Kanunun 35) Kanun karşılıklılık esasının ne şekilde belirleneceğini açıklamamıştır. Türk Yabancılar Hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklı işlem (mütekabiliyet) esası en az iki devlet arasında uygulanan ve her birinin ülkelerinde diğerinin vatandaşına aynı mahiyetteki hakları karşılıklı tanımaları ifade eder. Bu ilke anlaşma ile tanıma yanında iç mevzuat bakımından bir engel koyma biçiminde yazılı hukukta yer alabilir. Ancak en önemli nokta 28.5.1927 günlü 1062 sayılı kanunda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla Türk uyruklular bakımından mülkiyet haklarının kısmen veya tamamen sınırlanıp sınırlanmadığının daha açık bir ifade ile fiili durumun belirlenmesidir. Yabancı ülke MEVZUATINDA BİR ENGEL OLMAMAKLA BERABER TÜRK VATANDAŞLARININ O ÜLKEDE TAŞINMAZ MAL EDİNMELERİ ŞU VEYA BU BİÇİMDE FİİLEN ENGELLENİYORSA, Tapu Kanunun 35. maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir.
Tüm bu yönler gözetilerek yetkili mercilerden (Dış İşleri Bakanlığından) 22.3.1977 tarih itibariyle davacının tabiiyetinde bulunduğu ülke MEVZUATI ve uygulanan fiili durum sebebi ile Türk vatandaşlarının tevarüs yolu ile taşınmaz mal edinmelerine engel bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, duruşma için takdir olunan 97.500.000 Tl. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 10.10.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.