Yukarıda gösterilen Yunanistan mevzuatındaki gelişme ve bu yazılar; Türk vatandaşlarının Yunanistan’da taşınmaz malları tevarüs (miras) yoluyla edinemeyecekleri, kök murisin ve ara murislerin olum tarihleri itibariyle taşınmaz malları tevarüs ve serbestçe tasarruf yönünden fiili bir karşılıklılığın bulunmadığını açıkça göstermektedir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
K: Miras, miras bırakanın ölümüyle açılır. (TKM.517, TMK: 575/1 ) Mirasçılık ve mirasın geçişi, miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. (4722 Sayılı Yürürlük Kanunu md.17 )
Miras, ölenin milli hukukuna tabidir. Türkiye’de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk Hukuku uygulanır. ( 2675 Sayılı MÖHUK: m. 22/1 )
2644 Sayılı Tapu Kanunu’nun; 3.7.2003 tarihli 4916 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değişik 35. maddesine görE: “..karşılıklı olmak ve kanuni sınırlamalara uyulmak kaydıyla, yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde taşınmaz edinebilirler. Karşılıklılık ilkesinin uygulanmasında yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına veya yabancı ülkede bu ülkelerin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerine tanıdığı hakların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına veya ticaret şirketlerine de tanınması esastır..”
Kanun, karşılıklılık ilkesinin ne şekilde belirleneceğini göstermemiştir. Türk Yabancılar Hukukunun genel ilkelerinden olan karşılıklılık, en az iki devlet arasında yapılmış olan bir anlaşma ile tanınabilir (Ahdi mütekabiliyet) ya da iç hukukta (yazılı mevzuatta) bir engel koymama biçiminde yer almış olabilir. (Kanuni karşılıklılık)
Ancak en önemli nokta, 28.5.1927 tarihli 1062 sayılı Mukabele’i Bilmisil Kanununda ifade edildiği üzere idari karar veya istisnai kanunlarla, Türk uyruklular bakımından mülkiyet hakkının kısmen veya tamamen sınırlanıp sınırlanmadığının, daha açık bir ifade ile fiili karşılıklılığın belirlenmesidir. Yabancı ülke mevzuatında, bir engel olmamakla beraber, Türk vatandaşlarının o ülkede taşınmaz mal edinmeleri şu veya bu biçimde fiilen engelleniyorsa Tapu Kanununun 35. maddesinde açıklanan edinme engelinin bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Bunun yanında yabancı ülke; taşınmazın bulunduğu yer bakımından (örneğin kıyı ve sınır bölgelerindeki taşınmazlarla ilgili) izne bağlılık ve yasaklamalar getirilmişse bizin mevzuatımız bakımından engel olmasa bile, kıyı ve sınır bölgelerindeki taşınmazın yabancı tarafından edinilebileceği kabul edilemez.
Olayda; davacıların kök murisi Y.I. Yunan vatandaşı olup 1946’da vefat etmiştir. Mirasçılarının Yunan vatandaşı olup, mirasçılarından oğlu T’nin 1968’de, eşi B’nin 1973’te oğlu K’nin 1982’de, kızı A’nın 1992’de vefat ettikleri, bunların altsoyu olan davacıların, kendi murislerinin vefat ettikleri tarihte ve halen Yunan vatandaşı oldukları dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Şu halde kök murisin ve ara murislerin ölüm tarihlerinde Yunan vatandaşı oldukları ve mirasçılarının tamamının da Yunan vatandaşı oldukları tartışmasızdır. Bu hususta, taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
İncelenen diğer dava dosyalarında, örneğin Beyoğlu 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen 1990/1131 sayılı davaya Adalet Bakanlığından verilen 21.08.1991 tarihli 36714 sayılı yazıda “Yunanistan Medeni Kanunun 4.maddesinde yabancı, Yunan vatandaşları gibi aynı Medeni Haklardan yararlanır hükmünün yer aldığı görülmekte ise de, pratikte yabancı uyruklular için medeni haklardan yararlanmanın özellikle taşınmaz mal EDINME Hakkının oldukça sınırlı tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu konuda Dışişleri Bakanlığından intikal eden bilgilerden anlaşıldığına göre, yabancıların bu ülkede gayrimenkul İKTİSABI ile ilgili mevzuatın gelişimi şu şekilde oluşmuştur:
1924 tarihli ve 3150 sayılı Yunan Kanunu’nun 2/4. maddesine göre kararname ile tayin olunacak SINIR BOLGELERINDE yabancıların Tarım Bakanının izni olmadan Taşınmaz mal EDİNMELERİ yasaklanmıştır.
1925 tarih ve 7/9 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde Ziraat Nezaratenin izni olmadan yabancıların Hudut bölgelerinde taşınmaz mal EDINEMIYECEGI belirtilmiş, hudut bölgeleri olarak Korfu adası ile etrafındaki adacıkları, Yanya, Freveze, Florina, Pellis, Seroz, Drama, Vilayetleri ile tüm Batı Trakya ve Sisam, Lesbos ( Midilli ) adası gösterilmiştir.
1927 tarihli 22/24 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yukarıda anılan kararname ile saptanan sınır bölgelerinde yabancı gerçek ve tüzel kişilerin İcişleri, Tarım ve Savunma Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir komisyonun izni olmadan taşınmaz mallar üzerinde AYNI HAKLAR TESİS EDEMİYECEKLERİ öngörülmüştür. 1938 tarih ve 1366 sayılı kanun hükümlerine göre Yunanistan’ın sahil ve sınır bölgelerinde ve Yunan adalarının sahil ve sınır bölgelerinde taşınmaz mal EDİNMELERİ yukarıda belirtilen komisyonun iznine bağlanmıştır.
1945/374 sayılı kanun hükümlerine göre, sınır ve sahil bölgelerinde taşınmaz mal alacak kimselerin askeri bakımdan veya dış güvenlik yönünden sakıncalı bir durumu olmadığının mahalli garnizon komutanlığından bir yazı ile belgelendirilmesi gerekmektedir.
31 Aralık 1948 tarih ve 710 sayılı Kanunla Yunanistan’ da yabancı kişilerin taşınmaz mallarını serbestçe kullanmaları hususunda memleket tarımının geliştirilmesi ve himayesi bakımından Ziraat nezareti lehine bazı müdahale imkanları bahşeden tüm mevzuat hükümleri Oniki Adaya da teşmil edilmiştir.
24 Mayıs 1962 tarihli kararname ile sınır bölgeleri tayin edilen yerlerde, yabancıların taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet EDINMELERI yasaklanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere Yunanistan’ın topraklarının yarısına tekabül eden ve özellikle soydaşlarımızın yerleşik bulunduğu bölgelerde TURK VATANDAŞI kişilerin TAŞINMAZ MAL EDINMELERININ YASAKLANMASI karşısında 1062 sayılı kanun 1. maddesi uyarınca karşı önlem alınması yoluna gidilmiştir.”denmektedir.
Adalet Bakanlığının İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesine gönderdiği 21.06.1993 tarihli 25427 sayılı yazıda, AT (AB) üyesi ülkeler vatandaşları ve Rum asıllı yabancılar için 31 Temmuz 1990 tarihinde yürürlüğe giren 1892/90 sayılı kanun hakkında bilgi verildikten sonra: “Yeni kabul edilen esaslar da, MÜLK EDİNME serbestisi yerine sadece Yunanistan ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerin Vatandaşları ile Rum asıllı üçüncü ülke vatandaşlarına istisnai muamele yapılabilmesi imkanı getirmektedir… Rum asıllı olmayan üçüncü ülke vatandaşlarının sınır ve kıyı bölgelerinde gayrimenkul EDİNME imkanları şimdilik bulunmamaktadır” denmiştir.
Adalet Bakanlığının Fatih ı. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1993/631-397 sayılı dosyasına gönderdiği 22.11.1995 tarih 54718 sayılı yazılarında, Yunanistan’da yabancıların ve bu meyanda Türk vatandaşlarının miras yoluyla taşınmaz mal edinmelerini engelleyen bir yasa hükmü bulunmadığı, ancak Rum soyundan gelmeyen Türk vatandaşlarının Yunanistan’daki taşınmazlar hakkında hazinenin el koyması, zaman aşımı sebebiyle intikal, kamulaştırma, gibi işlemlerle karşılaştığı, izinle satmaya teşvik edildiği, serbestçe tasarruf ve verasete konu olabilecek taşınmazların kaldığının şüpheli olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda gösterilen Yunanistan mevzuatındaki gelişme ve bu yazılar; Türk vatandaşlarının Yunanistan’da taşınmaz malları tevarüs (miras) yoluyla edinemeyecekleri, kök murisin ve ara murislerin olum tarihleri itibariyle taşınmaz malları tevarüs ve serbestçe tasarruf yönünden fiili bir karşılıklılığın bulunmadığını açıkça göstermektedir.
Murisin ölümünden sonra Yunanistan’da 31.7.1990 tarihinde yürürlüğe giren 1892/90 Sayılı Modernizasyon, Kalkınma ve Diğer Hükümlere Dair Kanun, Yunanistan ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerin vatandaşları ile Rum asıllı üçüncü ülke vatandaşlarına sınırlamasız taşınmaz edinme ve tasarruf imkanı getirmiş ise de, bu yasa Rum soyundan olmayan Türk vatandaşlarına herhangi bir imkan sağlamamıştır. Esasen 1946, 1968, 1973 ve 1982’de açılan tereke yönünden de uygulama alanı bulacak nitelikte değildir.
Türk Hükümeti, 1062 Sayılı Mukabeli Bilmisil Kanununa dayanarak 2.1 1.1964 tarihli 6/13801 sayılı kararla, Yunanistan vatandaşları için karşılıklılık esasına göre sınırlamalar getirmiş, temlik yasakları koymuş; bilahare 3.2.1988 tarihli 88/12592 sayılı kararla, yasaklama getiren 1964 tarihli kararnameyi kaldırmış, 23.3.1988 tarihli 88/12752 sayılı kararla da, temlik yasağı dönemindeki taşınmazların Yunan vatandaşları adına tesciline imkan tanımış olması ile Bakanlar Kurulunun 1.9.1997 tarihli 97/9901 sayılı kararı ile oluşturulan komisyonun 25.12.1998 tarihli ilke kararı ve aynı komisyonun 19 eylül 2001 tarihli kararı da, Tapu Kanununun, 4916 sayılı kanunla değişik 35. maddesi hükümlerini ortadan kaldıracak nitelikte değildir.
Esasen Tapu Kanunun 35. maddesindeki değişiklik ancak yürürlüğe girmesinden sonraki miras bırakanlarla uygulanabilir.
Oysa, temyize: konu dava dosyasına gönderilen Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün 6.6.2003 tarihli 36263 sayılı cevabı yazısında; “…Yunan uyruklu murislerin ölüm tarihleri olan 1946, 1968,
1973, 1982 ve 1992 tarihleri itibariyle; Yunan mevzuatı ve uygulamasında yabancıların bu bağlamda Türk vatandaşlarının miras yoluyla taşınmaz edinmelerinde bir engel bulunmadığı, Türk vatandaşlarının bu haklarını kullanırlarken bir güçlükle karşılaşmadıkları, dolayısıyla Yunan vatandaşlarının da Türkiye’de miras yoluyla taşınmaz edinmelerinin mümkün olduğu..” bildirilerek yukarıda sözü edilen yazılarla çelişkiye düşülmüştür. Çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.