1991 yılında ölen davacının eşine ait taşınmaz için, daha sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki “Aile Konutu” ile ilgili hükümlerin uygulanması mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın “Aile Konutu” olduğunun tespitine yönelik davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalılardan M.. E.. tarafından temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 01.07.2014 günü tebligata rağmen taraflar adına kimse gelmedi. İşin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır (4722 s.K.md.l). Mirasçılık ve mirasın geçişi, mirasbırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s.K.md.l7). Davacının eşi, davalıların murisi T.. E.., 1991 yılında, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlükte bulunduğu dönemde ölmüş, evlilik birliği ve eşler arasındaki mal rejimi o tarihte sona ermiştir. “Aile Konutu” kavramı ve buna bağlı olarak “eşlerden birinin ölümü halinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa sağ kalan eşin bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben, mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebileceğine (TMK: md.652) ilişkin yasal düzenlemeler hukukumuza 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile girmiş olup, 1991 yılında ölen davacının eşine ait taşınmaz için, daha sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki “Aile Konutu” ile ilgili hükümlerin uygulanması mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın “Aile Konutu” olduğunun tespitine yönelik davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla 01.07.2014 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, 1991’de ölen eşine ait tereke malları arasında bulunan birlikte yaşadıkları konutun, “aile konutu” olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş; mahkemece; istek kabul edilmiştir.
Sayın çoğunluk, 4722 sayılı Yürürlük Kanununun 1/1. ve 17. maddesi hükmünden hareketle; ölüm tarihinde yürürlükte olan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinde “aile konutu” kavramı ve bu konutun miras hakkına mahsuben sağ eşe özgülenmesine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığını, bu kavramın ve sağ eşe tanınan “miras hakkına mahsuben konutun mülkiyetinin kendisine özgülenmesini isteme” hakkının, 1.1.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile hukukumuza girdiğini, 1991 tarihinde ölen bir kişiye ait taşınmaz için, daha sonra yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundaki “aile konutu” ile ilgili hükümlerin uygulanmasının mümkün olmadığını düşünmektedir.
Dava, tespit isteğine ilişkindir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. (HMK: m. 106/2) Davacının, tespit davası açmakta korunmaya değer güncel bir yararının bulunup bulunmadığı öncelikle belirlenmelidir.
Miras, mirasbırakanın ölümüyle 1991 yılında açılmıştır. Davacı, ölenin eşi ve bu sıfatla yasal mirasçısıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 652’nci maddesi; evlilik birliğinin ölümle sona ermesi halinde, ölene ait tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ eşe, bunlar üzerinde miras hakkına mahsuben mülkiyet; haklı sebeplerin varlığı halinde sağ eşin veya diğer mirasçılardan birinin istemi üzerine mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteme hakkı tanımıştır. Bu hüküm, eşler arasındaki, mal rejimi ne olursa olsun sağ eşe mirasçılık sıfatına dayanan bir hak temin etmektedir ve kanun tarafından öngörülmüş bir paylaştırma (taksim) kuralıdır. Sağ eşin bu haktan yararlanabilmesi için, “mirasçı” sıfatıyla paylaştırmaya katılması şarttır. Şu halde, miras; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce açılmış olsa bile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar henüz paylaşılmamış ise; sağ eşin mirasçılık sıfatının devam ediyor olması koşuluyla kanunun tanıdığı bu haktan yararlanmasına bir engel yoktur. Ölüm tarihinde yürürlükte bulunan Türk Kanunu Medenisinde “aile konutuyla” ilgili bir düzenlemenin bulunmuyor olması, tereke malları arasında bu nitelikte taşınmaz varsa ve tereke üzerindeki miras ortaklığı henüz çözülmeden yürürlüğe giren yeni Kanun, sağ eşe miras hakkına mahsuben mirasbırakanla birlikte oturdukları konut üzerinde böyle bir hak tanımış ise, sağ eş “mirasçılık” sıfatını yitirmedikçe bu haktan yararlanabilmelidir. Çünkü özgülemede, mirasın açıldığı an değil, paylaştırmanın yapıldığı zamandaki durum esas alınır. (TMK: m. 657) Miras henüz paylaşılmadığına göre, sağ eşin konutun “aile konutu” olduğunun tespitini istemekte 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 652’nci madddesinin sağladığı haktan yararlanmak bakımından korunmaya değer güncel yararı mevcuttur. Bu bakımdan yerel mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı kanısındayız. Bu sebeple sayın çoğunluğun bozma kararına katılmak mümkün olmamıştır.