Fiili durumda iki bağımsız bölümden oluşan bir taşınmaz olduğu ve bu şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın zemin üzerindeki birinci katın aile konutu olarak kullanıldığı tanık beyanları ve mahkemece yapılan keşifle belirlendiğine göre bu bölüme hasren ipoteklerin iptali ile bu bolüm üzerine aile konutu şerhi konulması gerekirken, taşınmazdaki diğer bölüm yönünden de ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır.
DAVA: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 10.05.2016 günü temyiz eden … vekili geldi. Karşı taraf davacı … ve vekili ile dahili davalı … gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, aile konutu olduğu iddia edilen taşınmazda, malik olmayan eşin rızası alınmadan ipotek verildiğinden bahisle Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince, davalı şirket adına olan 1.12.2004 tarih, 3756 yevmiye ve 10.7.2009 tarih, 4042 yevmiye numaralı ipoteklerin iptaline ve tapu kaydına aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesine göre; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz”. Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikle yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “Belirli olan” bir işlem için verilebilir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 193. maddesiyle eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerler olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “Aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.
Hukuk Genel Kurulunca da, eşlerden birinin diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunun devredilemeyeceği ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılmayacağı benimsenmiştir.
Toplanan delillerden, davaya konu 235 ada ve 52 parsel sayılı taşınmazın tapuda avlulu kargir ev ve depo vasfında bulunduğu, burada zemin ve üzerinde bir kat olmak üzere iki adet bağımsız konutun bulunduğu, bu dairelerden zeminin üzerindeki birinci kat olarak nitelendirilen bölümün aile konutu olarak kullanıldığı, davalı eş …, davacı eş … rızasını almadan konut üzerinde diğer davalı şirket lehine ipotek tesis ettiği anlaşılmaktadır. Davacı eşin, taşınmazın devrine açık rızası bulunduğu ispat edilememiştir. Aile konutunun da bulunduğu bu taşınmaz üzerinde kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesis edilmediğinden tapu kaydında tek bir taşınmaz olarak görülen ancak fiili durumda iki bağımsız bölümden oluşan bir taşınmaz olduğu ve bu şekilde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazın zemin üzerindeki birinci katın aile konutu olarak kullanıldığı tanık beyanları ve mahkemece yapılan keşifle belirlendiğine göre bu bölüme hasren ipoteklerin iptali ile bu bolüm üzerine aile konutu şerhi konulması gerekirken, taşınmazdaki diğer bölüm yönünden de ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre de davalı şirketin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 1350.00 TL. vekalet ücretinin … verilmesine, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.