Dava, vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir. Medeni Kanunun 557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri gösterilmiştir. Bu davada ileri sürülen sebep bu maddede gösterilenlerden değildir. Diğer bir anlatımla, bu davada ki istem Medeni Kanunun 542. maddesinde yer alan ve vasiyetnamenin varlığına hakim hükmüne gerek kalmadan son veren hukuki işlemin bulunup bulunmadığının tesbitine ilişkindir. Şu durumda açılmış olan bu tespit davasının dinlenebilmesi için davacıların dava açmakta hukuken korunmaya değer bir güncel yararının bulunması gerekir.
DAVA: Dava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı vekili gelmedi. Aleyhine temyiz olunan davacılar vekili geldi. Gelen davacılar vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin karara bağlanması için belirlenen güne dosyanın bırakılması uygun görüldü. Belirli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
KARAR: Davacılar vekili dilekçesinde: müvekkillerinin mirasbırakanı olan S. V. S.’nin 25.3.2008 tarihinde düzenlediği vasiyetnameyle geçmişte yapmış olduğu bütün vasiyetnamelerden rücu ettiğini ileri sürerek; mirasbırakan tarafından düzenlenmiş olan 3.2.1997 tarihli belirli mal vasiyetinin iptalini istemiştir.
Davalı vekili; 3.2.1997 tarihli belirli mal vasiyetinin açılması sırasında mirasbırakanın 25.3.2008 tarihli vasiyetiyle önceden düzenlemiş olduğu vasiyetlerden rücu ettiğini öğrendiklerini, ancak rücuya dair vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte 86 yaşında olan mirasbırakanın tasarruf ehliyetinin yerinde olmadığını, bu sebeple 25.3.2008 tarihli vasiyetnamenin iptali için Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2009/22 Esas sayılı davayı açtıklarını savunarak; davanın. Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/22 Esas sayılı davasıyla birleştirilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı tarafça açılmış olan dava ile bu davanın konularını oluşturan vasiyetnamelerin mirasbırakana ait iki ayrı vasiyetname olduğu, dolayısıyla konuları farklı olan davaların birleştirilmesine dair talebin yerinde olmadığı, diğer taraftan Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi tarafından düzenlenmiş olan 30.12.2011 tarihli raporla mirasbırakanın 25.3.2008 tarihli vasiyeti düzenlediği esnada tasarruf ehliyetinin yerinde olduğunun belirlendiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, mirasbırakan tarafından düzenlenen 3.2.1997 tarihli vasiyetnamenin rücu sebebiyle geçersiz olduğunun tespitiyle iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yasal mirasçılar olan davacılar, mirasbırakanın 25.3.2008 tarihinde yaptığı vasiyetname ile 3.2.1997 tarihli belirli mal vasiyetinden rücu ettiğini, bu sebeple 3.2.1997 tarihli vasiyetnamenin hükümsüz kaldığının tesbitini istemiştir.
T.M.K:nun557. maddesinde vasiyetnamenin iptali sebepleri gösterilmiştir. Bu davada ileri sürülen sebep T.M.K:nun557. maddede gösterilenlerden değildir. Diğer bir anlatımla, bu davada ki istem T.M.K:nun542. maddesinde yer alan ve vasiyetnamenin varlığına hakim hükmüne gerek kalmadan son veren hukuki işlemin bulunup bulunmadığının tesbitine ilişkindir. Şu durumda açılmış olan bu tespit davasının dinlenebilmesi için. davacıların dava açmakta hukuken korunmaya değer bir güncel yararının bulunması gerekir. Ne var ki mahkemece; davacıların bu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmamıştır.
Öte yandan, bu davanın davalısı olan vasiyet alacaklısı da mirasbırakanınrücuya dair 25.3.2008 tarihli vasiyetnameyi düzenlediği sırada tasarruf ehliyetinin yerinde bulunmadığını ileri sürerek; davacılar aleyhine Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı 2009/22 Esas sayılı davayla vasiyetnamenin iptalini dava etmiştir. O davada, rücu iradesini içeren vasiyetnamenin geçerli olup olmadığı, buna bağlı olarak da belirli mal bırakmaya dair vasiyetnamenin varlığını sürdürüp sürdürmediği toplanan delillerle tartışılacaktır. Başka bir ifade ile, davalı tarafından Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 2009/22 Esas sayılı davada verilecek hüküm, bu davayı etkileyecek niteliktedir.
Hal böyle olunca mahkemece; davalı tarafından açılmış bulunan davanın derdest olup olmadığı araştırılarak, dava derdest ise H.M.K:nun166. maddesi (H.U.M.K:nun45. maddesi) uyarınca aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bulunan bu davaların birleştirilerek birlikte incelenmesi, aksi halde ise davacıların bu tesbit davası sonucunda karar almasında hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bu sebeplerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün H.U.M.K:nun428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.