TMK’nun 600. maddesine dayalı olarak açılmış vasiyetname hükümlerinin yerine getirilmesi istemini içeren eda davasıdır. Davacı, belirli (muayyen) mal bırakmayı içeren vasiyetname ile kendisine vasiyet edilen; taşınmazların adına tapuya tescilini, banka hesaplarında bulunan paraların ödenmesini, ziynet eşyaları ile menkul malların teslimini talep etmiştir.
DAVA: Dava dilekçesinde mirasbırakan M.Y.’a ait vasiyetnamelerin yerine getirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
KARAR: Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dilekçesinde; mirasbırakan M.Y.’a ait 02.12.1992 ve 20.09.1996 tarihli vasiyetnamelerin yerine getirilmesi talep etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesi ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, tarafların isteğinin dava konusu vasiyetnamenin açılıp okunması sonucu herhangi bir itiraza uğramadığının, iptalinin istenilmediğinin ve kesinleşmiş olduğunun tespitinden ibaret olduğu, Yargıtay HGK’nun 13.02.1991 gün ve 1990/648 E. 1991/65 K: sayılı emsal içtihadına göre bu tür davalar ve isteklere de sulh hukuk mahkemesince bakılması gerektiği gerekçe gösterilerek davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın yetkili ve görevli Hatay Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine tensiben karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK: nun 600. maddesine dayalı olarak açılmış vasiyetname hükümlerinin yerine getirilmesi istemini içeren eda davasıdır. Davacı, belirli (muayyen) mal bırakmayı içeren vasiyetname ile kendisine vasiyet edilen; taşınmazların adına tapuya tescilini, banka hesaplarında bulunan paraların ödenmesini, ziynet eşyaları ile menkul malların teslimini talep etmiştir.
Bilindiği üzere, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK: ile hukuk mahkemelerinin görevine giren davalar yeniden düzenlenmiş olup, anılan kanunun 2. maddesinde, asliye hukuk mahkemelerinin görevine giren davalar sayılmıştır. Buna göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.”
Buna göre, 6100 sayılı HMK: nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra (21.09.2012) açılmış bulunan bu davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu ortadadır.
SONUÇ: Hal böyle olunca, mahkemece; davanın esası incelenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK:nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.