Mahkemece, işlem tarihi itibariyle ehliyetsiz olduğu ileri sürülen mirasbırakanın vesayet altına alınmasına dair dava dosyası aslının dosya içerisinde alınarak, buna göre işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmak suretiyle, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı, mirasbırakan Y.E.S.’in, 26/04/2006 tarihli vasiyetnamesi ile malvarlığının 1/4’ünü davalıya vasiyet ettiğini, ancak murisin alzeheimer hastası olması sebebiyle ölümünden önceki yıllarda bu hastalığına bağlı gelişen demans (bunama) sonucu hukuki ehliyetini kaybettiğini, kaldı ki murisin vesayet altına alındığını, buna göre murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle de fiil ehliyetine sahip olmadığını belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, müteveffa Y.E.S. ile uzun süredir birlikte yaşadıklarını, murisin kısıtlandığı tarih ile vasiyetnamenin düzenlendiği tarih arasında uzunca bir süre bulunduğunu ve murisin işlem tarihinde fiile ehliyetine sahip olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu vasiyetnamenin Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nden vasiyetname tarihi olan 06/04/2006 tarihli üç uzman doktor tarafından düzenlenen rapora istinaden tanzim edildiği, vasiyet tarihi itibariyle dava dilekçesinde belirtilen muhakeme yeteneği yokluğuna dair ispata yarar delil ibraz edilemediği ve vesayete dair kararın 2012 yılında alınmış olduğu gözetilerek murisin vasiyetname tarihinde ehil olmadığı hususundaki iddinın ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, Türk yargı sisteminde hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da, hâkim tarafların istekleri (taraflarca hazırlama ilkesi) ile bağlı tutulmuştur(HUMK m.72, 75, HMK: m. 24,25).
Taraflarca hazırlama ilkesinin uygulandığı davalarda deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz. Ancak, hâkim bilirkişi deliline kendiliğinden (resen) başvurabilir(HUMK: m.275, HMK: m. 266).
Bundan başka hâkim, davanın her safhasında, iki tarafın iddiaları sınırları dâhilinde olmak üzere, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında tarafları dinleyebilir ve gerekli delillerin gösterilmesini ve verilmesini emredebilir(HUMK: m. 75/3, HMK: m 31 – Prof. Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü, Baskı: İstanbul 2001, Cilt:2 Sf: 1922).
Somut olayda, davacı taraf, murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihde, fiil ehliyetine haiz bulunmadığını belirterek, vasiyetnamenin ehliyetsizliğe dayalı olarak iptalini talep etmektedir.
Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele fiil ehliyetinin nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK: nun 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
Şu durumda mahkemece, işlem tarihi itibariyle ehliyetsiz olduğu ileri sürülen mirasbırakanın vesayet altına alınmasına dair dava dosyası aslının dosya içerisinde alınarak, buna göre işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınmak suretiyle, yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.