1. Anasayfa
  2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E: 2019/2702 K: 2019/4829 T: 22.05.2019


Özet: Konut ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.

Davacı, davalının oturduğu taşınmazı 08.06.2012 tarihinde satın aldığını, 12.06.2012 tarihli ihtarname ile ihtiyaç hususunun davalıya bildirildiği halde taşınmazı tahliye etmediğini, başka bir konutu bulunmadığını belirterek davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava konusu taşınmazın önceki malikinin kendisi olduğunu, kira sözleşmesi bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Türk Borçlar Kanununun 350/1 maddesine göre konut ihtiyacına dayalı olarak açılan tahliye davalarında tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arz etmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.

İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur. HMK’nun ispat yükünü düzenleyen 190. maddesine göre ispat yükü; kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat edilemez. Taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi bulunmadığına göre, öncelikle davacının kira ilişkisinin varlığını kanıtlaması gerekir. HUMK.’nun 288.maddesi (HMK. 200.md) uyarınca akdi ilişkinin varlığı ve aylık kira miktarına göre yazılı delille kanıtlanması gerekir.

Somut olayda; davacı taşınmazı 08.06.2012 tarihinde satın almış ve 12.06.2012 keşide, 15.06.2012 tebliğ tarihli ihtarname ile satın alma iradesini ve tahliye istediğini davalıya bildirerek tahliye davasını süresinde açmıştır. Dava konusu taşınmaza ait tapu kayıt örneğinden ise taşınmazın 18.07.2005 tarihi ile 14.05.2009 tarihi arasında davalıya ait olduğu görülmektedir. Davacı davalının kiracı olduğunu ileri sürmüş, kira ilişkisine dair yazılı belge sunmamıştır. Davalının taşınmazda kiracı değil malik olduğunu savunması karşısında, kira ilişkisinin varlığını ispat yükü davacıdadır. Bu çerçevede, davalının kiracı olduğunun ispat edilememesi karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.