BK’nın 225/2. maddesi hükmü gereğince ihtiyari açık artırma yoluyla yapılan satışlarda satış, ihale memurunun ihaleyi açıklamasıyla gerçekleşir ise de, aynı Yasa’nın 231 ve TMK’nın 705. maddeleri gereğince, mülkiyet ancak tapuya tescille geçer. Bu şekilde yapılan satış nedeniyle kullanılacak onalım hakkına ilişkin iki yıllık hak düşürücü sürenin tapuya tescil tarihinden itibaren başlaması gerekir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan onalım davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, onalım hakkına dayalı payın iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin süre yönünden reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, 18 ada 2 parselde hissedar olduğunu, davalının diğer hissedardan pay satın aldığını, aynı bedelle kendisinin satın almak istediğini ileri sürerek davalı adına oluşan payın iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı vekili, dava konusu payı müvekkilinin ihale ile Belediye’den 20.11.2003 tarihinde satın aldığını, hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Onalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye
satması halinde, diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Onalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK’nın 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Onalım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup, mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
BK’nın 225/2. maddesi “herkesin iştirak edebildiği ihtiyari ve aleni müzayedelerde satımın, satıcının ihalesi ile münakit olur” hükmünü içermektedir. Madde hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere, aleni ve herkesin katılabileceği ihtiyari artırmada satım sözleşmesi ihale memurunun veya devir edenin ihaleyi açıklamasıyla kurulmuş olur. Fakat taşınmazın mülkiyeti Borçlar Kanunu’nun 231. maddesi hükmü uyarınca ancak tapu siciline kaydedilmekle geçer. Dava konusu payın belediye tarafından 20.11.2003 tarihinde ihtiyari müzayede ile davalıya usulüne uygun olarak satıldığı ve bedelinin tahsil edildiği hususlarında yanlar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
TMK’nın 705. maddesi hükmü uyarınca, kural olarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Diğer yandan aynı Yasa’nın 1022. maddesi gereğince ayni haklar kütüğe tescil ile doğar ve bundan sonra üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir hale gelir. Onalım davalarında hak düşürücü süreyi düzenleyen TMK’nın 733. maddesinde; satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiş ve hakkın, satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşeceği öngörülmüştür. Maddedeki “satıştan” tapu memuru önünde yapılan ve tapu kütüğüne tescil edilen satış kastedilmektedir. Çünkü ayni hak tapu kütüğüne tescil ile doğar. Onalım hakkının kullanılması için hak düşürücü sürenin ihalenin kesinleştiği tarihten itibaren başlatılması düşünülemez. Dava açma tasarruf! bir işlem olduğuna göre, üçüncü kişiler yönünden mülkiyet, iktisabın tapu kütüğüne tescil edilmesi ile doğacağından ve ancak bundan sonra tapu sicilinin aleniyetinden söz edilebileceğinden bildirim yapılmayan hallerde iki yıllık hak düşürücü sürenin bu tescil tarihinden itibaren başlaması gerekir.
Olayımıza gelince; onalım hakkının ilişkin bulunduğu 2 parsel no’lu taşınmazdaki 469/2400 pay önceki paydaş M… Belediye Başkanlığı tarafından ihale ile 20.11.2003 tarihinde 9.624.975.620 TL bedelle davalı şirkete satılmıştır. Yapılan pay satışı tapu siciline 05.10.2006 tarihinde tescil edilmiştir. Bu durumda davacının onalım hakkını kullanması için hak düşürücü süre bu tarihten itibaren başlamıştır. Yapılan satış davacıya noter aracılığıyla bildi-rilmediğinden dava da 09.05.2007 tarihinde iki yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığına göre süresindedir. Mahkemece, işin esasının incelenerek oluşan sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde süre yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK’nın 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA) ve bozma sebebine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.