1. Anasayfa
  2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi E: 2015/7744 K: 2016/427 T: 26.01.2016


Özet: İhtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir. Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir.

Dava, konut ihtiyacı nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

6098 sayılı TBK.nun 350/1. maddesi hükmüne göre ihtiyaç iddiasına dayalı olarak açılacak tahliye davalarının belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde bu kanunun 328. maddesinde fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açılması gerekir. TBK.nun 353. maddesi uyarınca kiraya veren, daha önce veya en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse dava, bildirimi takip eden uzayan bir kira yılı sonuna kadar açılabilir. Dava açma süresi kamu düzenine ilişkin olup, davalı ileri sürmese bile mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.

Davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir.

Olayımıza gelince; Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının davacıya ait taşınmazı 1 Eylül başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile 25 yıl önce kiraladığını, davacının kızı …’nin nişanlandığını ve evlilik hazırlığı yaptığından, kiralanan eve ihtiyacı bulunduğunu, davalıya 5.8.2014 tarihli ihtar gönderilip akdin yenilenmeyeceğinin ve ihtiyacın bildirildiğini ancak davalının tahliye etmediğini belirterek kira sözleşmesinin yenilenmeyerek sona ermiş olması ve ihtiyaç nedeniyle tahliyeye karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, sözleşmenin 1 Eylül değil 1 Ekim başlangıç tarihli olduğunu, davanın sözleşme süresi dolmadan açılması nedeniyle süresinde olmadığını, ihtiyacın gerçek ve samimi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, Mahkemece, davanın ihtiyaç nedeniyle tahliye davası olduğu kabul edilerek davanın kabulüne, kiralananın ihtiyaç nedeniyle tahliyesine karar verilmiştir. Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiş, davacı vekili hükmü temyiz etmemiştir.

Davacı, yazılı kira sözleşmesi ibraz edememiş, davalının 1 Eylül başlangıç tarihli sözlü kira akdi gereğince 25 yıldır kiracı olduğunu belirterek 25.9.2014 tarihinde iş bu davayı açmıştır. Yukarıda yazılı ilke de açıklandığı üzere davanın süresinde açılıp açılmadığının belirlenebilmesi için öncelikle kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin ve süresinin bilinmesi zorunludur. Davacının bildirdiği bu tarihlere davalı karşı çıkarsa uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması gerekir. Davacı, dava dilekçesinde, kira başlangıcının 1 Eylül günü olduğunu açıklamış ise de başlangıç yılını ve sözleşmenin süreli yada süresiz olduğunu, süreli ise kaç yıl süreli bir sözleşme olduğunu açıkça yazmamış, davalının 25 yıldan bu yana kiralananda kiracı olarak bulunduğunu bildirmiştir. Bu nedenle Mahkemece öncelikle, davacı tarafa kira sözleşmesinin başlangıç tarihini(yılını) ve süreli olup olmadığını, süreli ise süresini açıklaması için imkan tanınması, davalının açıklanan başlangıç tarihi ve süreye karşı çıkması halinde yukarıdaki ilkede yazıldığı üzere uyuşmazlığın tarafların gösterecekleri tanık dahil bütün deliller toplanarak bir hadise olarak çözüme kavuşturulması ondan sonra işin esasına ilişkin karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın süresinde açılıp açılmadığı tam olarak çözüme kavuşturulmadan esasa ilişkin bir karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.