Bir yönü “meşelik” olan vergi kaydı, değişebilir sınırlı olup; miktarı, kapsamı ile geçerlidir. Vergi kaydının kapsamı dışında kalan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması gereken “çalılık” arazi, imar-ihya olunarak kültür arazisi haline getirilmiş ise zilyetlikle edinilebilir.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekte; temyiz isteğinin Kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü.
134 parsel sayılı 12784 m2. Yüzölçümündeki taşınmaz dava dışı 135 parsel sayılı taşınmaza uygulanan vergi kaydı yüzölçümü fazlası olarak Hazine adına tespit edilmiştir. İtirazları tapulama komisyonunca der edilen Ökkeş ve Mustafa, vergi kaydı ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece, davanın kabulüne, komisyon kararı ve tespitin iptaline, taşınmazın payları da belirtilmek suretiyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın davacıların dayandığı 135 parsel sayılı taşınmazın tespitine esas alınan vergi kaydının kapsamı içinde kaldığı ve tespit gününde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği kabul edilerek hüküm kurulmuştur.
Oysa, vergi kaydı meşelik sınırı itibariyle genişletilmeye elverişlidir. 766 sayılı Tapulama Yasasının 42.maddesi ve hüküm gününde yürürlükte bulunan ve derdest davalar da uygulanması gereken 3402 sayılı Kanunun 20.maddesi hükmünce; bu nitelikteki belgeler yüzölçümü ile geçerlidir. Eylemli durumda vergi kaydı sınırını doğruladığına göre; taşınmazın davacı tarafın dayandığı vergi kaydının kapsamı içinde kaldığından söz edilemez. Zira, vergi kaydı yüzölçümü ile 135 parsel sayılı taşınmaza revizyon görmüştür.
Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin ihya yoluyla iktisabına aynı yasanın 17.maddesi ile olanak sağlanmış, ayrık hal aynı maddede vurgulanmıştır. Diğer yandan, nizalı taşınmazın öncesinin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan çalılık yerlerden iken davacılar tarafından ihya olunarak tarım toprağı haline getirildiği, ihyanın bitirildiği gün ile tespitin yapıldığı gün arasında davacıların taşınmaz üzerinde sürdürdükleri zilyetliğin de 20 yılı geçtiği, mahkemece yapılan keşif ve uygulama, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık sözleri, teknik bilirkişinin raporu, toplanıp doğru olarak değerlendirilen sair delillerle saptanmıştır.
3402 sayılı Kanunun 17. Maddesinde yazılı ayrık halin de bulunmadığı belirlendiğine göre, hazinenin diğer temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, 492 sayılı Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi hükmünce Hazine harçtan muaf olduğu halde, 4500.-lira harcın Hazineden alınmasına karar verilmesi isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları bu nedenle yerinde ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden, hüküm fıkrasından “4500.-lira harcın Hazineden alınmasına” sözlerinin çıkarılmasına, sonuç itibariyle doğru olan hükmün düzeltilen şekli ile (ONANMASINA), 17.1.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.